BİLİNENİ NEDEN YAZIYORUM?
ÇÜNKÜ…


Rastgele bir seçme yaptım. Ve bugün sadece aktarma ödevimi yerine getireceğim. Şimdi soru ve örneklerle ilerleyelim! Yine mi aynı konu diye burun kıvırsanız da, okumadan geçseniz de sorumlu yazarlık ve sorumlu yurttaşlık(!) görevimi yapmaktan vazgeçmeyeceğim! Okumayacak olanların hem çok, hem az olmadıklarını bilerek ve baştan kusura bakmayın diyerek… 

Evet, artık yazmaya utanıyoruz, yönetimin tüm dünyaya yönelik diplomatik olmayan üslubunun rahatsızlığını her düzlemde duyuyoruz, yer yer acı acı gülüyoruz. Yer yer hep aynı krizde hep ayrı yemeğin servis edilmesine üzülüyoruz Hele de “Ey!” diye başlayan parmak sallama retoriğinden ve “ne halleri varsa görsünler” sözünden… (kabak bizim başımıza patlasa da)

Yönetimin kışkırtıcı ve meydan okuma tonunda hitabetinin iç piyasada kazandırsa da dış dünyada kaybettirdiğini, kararlı, uzlaşmaz, kibirli, katı kişiliğinin batıda ve doğuda ayrı algılandığını, kişileri tanıma ve değerlendirme de büyük rol oynadığını hepimiz biliyoruz.  Bazıları çılgınca alkışlarken bazılarının çok rahatsız olduğunu, yabancıların ülkemize gelmeyişin de, ülkenin dışarıdaki algısında bu üslubun önemli olduğunu, Türkiye’nin bir rol ayrımında bulunduğunu hep birlikte görüyoruz.

Dünya bizi izliyor doğru! Bazı bizi dışlıyor doğru! Türkiye yalnızlaştı o da doğru!
AB’den koptuk kopuyoruz! (bazıları adına değerli yalnızlık, stratejik derinlik dese de!)
Batıda tek dostumuz kalmadı. Bizdeki gelişmeler artık sürekli Avrupa basınının manşetinde doğru. Ama nasıl doğru? Şöyle doğru; “Türkiye mutlak otoriter bir rejime kasvetli bir geçiş yapıyor, eski dostluklar, ortaklıklar bozuluyor, bazı dostlarla da kısa devre yapıyor” diye yazıyorlar…

Böylece anlıyoruz ki;

Batı Türkiye’yi global düzende nereye koyduğunun ipuçlarını vermeye başladı, yer yer bize karşı birleşti. Türk ekonomisinin can çekişmesi onları mutlu etti. Ve neden rahatsız olduğuna dair şöyle bir açıklama getirdi Batı; Erdoğan’ın kişisel anayasa hazırlamasından, üslubundan, parmak sallamasından, tehditkâr ifadesinden rahatsızmış! Söylenenlerin ne kadarı gerçek, ne kadarı söylenti, ne kadarı kuruntu, ne kadarı abartı bilmiyorum. Görünen şu ki;

Sokaklarında hırsızın uğursuzun kol gezdiği, hukukun mumla arandığı, hapishanelerin dolup taştığı, insani duyguların yitirildiği, toplumun kamplara ayrıldığı, yine halkın devlet eliyle ve diliyle ayrıştırıldığı, insanların birbirinden ve devletinden korkar hale geldiği ve dünyanın da dışladığı bir yere döndük.

Son olarak ekonomiye dalarsak; İş bankası genel müdürü Adnan Bali; “Türkiye, 19 yıl boyunca çalışarak kazandığı yatırım yapılabilir ülke notunu 3 yılda kaybetti. Bu yüzden yeni bir hikâye yazılması gerekiyor” demiş. Uzmanlar yabancı yatırımcının yatırım ortamından önce güvenliği sorguladığını açıklamış. Hal böyle iken batının gözünde “Avrupa Masası’ndan, Ortadoğu Masası’na kaydırılmamıza, “Ortadoğu ülkesi” olarak tescillenmemize şaşalım mı?
Yoksa zaten istenen oydu deyip susalım mı?
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87