BİR DİKTATÖRÜN PORTRESİ!..

O aslında hep ressam olmak istedi...

Ama posta kartlarından kopyaladığı manzara resimlerini turistlere satmaktan öteye gidemedi! İki kez başvurduğu Viyana Güzel Sanatlar Akademisi tarafından “ressamlığa uygun olmadığı” gerekçesi ve yeteneklerini mimarlık alanında denemesi tavsiyesiyle reddedildi...

Keşke kabul etseydi; dünyayı büyük bir felaketten kurtarırdı!..

Anavatanı Avusturya, “askerliğe elverişli olmadığı” için onu çürüğe çıkardı. Ama o kendini hep daha yakın hissettiği Almanya saflarında savaşmak için Bavyera ordusuna gönüllü olarak yazıldı.!..

Dünya Savaşında, önce 1917’de “2. Derece Demir Haç” ardından 1918’de “1. Derece Demir Haç” olmak üzere iki yüksek düzey madalya ile onurlandırıldı. Bu madalyalar Almanya tarihinde bir onbaşıya ilk ve son kez verilmişti!..

Hayatı hep yoksulluğun dibini görerek ve yaşayarak geçmişti. Bu yüzden askerlikten ayrılmak istemedi. Ancak Yahudi düşmanlığıyla tanışıp, bu fikre adeta aşık olup, yolu bir biçimde Alman İşçi Partisi ile buluşacaktı. 1919’da üye olduğu partinin 1920’de adını değiştirecek derecede etkili bir üyesi olmuştu. 1920 Şubatında partinin adı değiştirildi.

-Nasyonel Sosyalist Alman İşçi Partisi!..

1921’de partinin liderlik koltuğuna oturdu. Taraftarları giderek artıyordu ve onlara kısaca NAZİ deniyordu. 1923 yılında çok beğendiği faşist lider Mussolini’nin ‘Roma Yürüyüşünü’  taklit ederek Münih’teki Bavyera Hükümetini devirmek istedi, ancak başarılı olamadı. Birahane Darbesi olarak adlandırılan bu eylemi nedeniyle yargılandı ve beş yıl hapis cezasına çarptırıldı!..

Hapishanede, ileride her Alman yurttaşının okuması zorunlu olacak o ünlü kitabını yazdı:

-Mein Kampf- Kavgam!..


Savaşa giden görkemli yol!..


Hapisten çıktığında o artık, kitleleri ardından sürükleyen bir lider olarak tanınmaya başlamıştı.. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı en çok ona yaradı. 1930 seçimlerinde yüzde 18 oyla Sosyal Demokrat Parti’den sonra ikinci sıraya yerleşti. 1932 yılında Alman vatandaşı oldu 1933 seçimlerinde yüzde 37 oyla birinci parti oldu ve Cumhurbaşkanı Hindenburg tarafından Başbakanlığa atandı. Ancak çoğunluk elinde değildi. Yalnızca 2 ay sonra bir kez daha genel seçime gidildi ve yüzde 44’le iktidarı aldı. 27 Şubat 1933’te Reichtag’da (parlamento) çıkan yangını bahane ederek Cumhurbaşkanı’na “anayasanın kişi hak ve özgürlükleriyle ilgili maddelerini  ortadan kaldıran” bir kararname imzalattı. Bu kararnameye dayanarak NAZİ Partisi dışındaki tüm partileri kapattı...

Seçimlerin hemen ertesinde ise parlamentonun tüm yetkilerini dört yıl süreyle hükümete devreden “Yetki Kanunu”nu Reichtag’ın etrafını SA kıtalarıyla çevirterek zorla kabul ettirdi. Artık tek adamdı. 1934’te Hindenburg’un ölümüyle Cumhurbaşkanlığını da üstlendi. Yapılan Referandum’da her iki görevi de üstlenmesine evet oranı yüzde 89.93 olmuştu!.. Artık Almanya’yı Yahudilerden, komünistlerden ve sosyalistlerden istediği gibi temizleyebilir, O çok istediği savaşı çıkarabilir ve Alman imparatorluğunu yaratabilirdi. Adı bile konmuştu. 

“3. Reich İmparatorluğu!” Hepsini de gerçekleştirdi. Bu amaç 65 milyon ölüye, 6 milyon Yahudi’nin gaz odalarında katledilmesine neden oldu...

Sonunda koca bir ulusu da bitirerek yenildi ve intihar etti...

-Adı Adolf Hitler’di!..


“Türkiye’nin Hitler’i olmak istiyor”


Şimdi ben bu alçak herifin hayatını niçin özetledim?..

Son günlerde pek popüler oldu da ondan!.. Hadi sevgili Yılmaz Özdil’den ödünç alarak söyleyeyim; Asrın liderimiz, dinleyenleri kahkahaya boğacak öyle bir pot kırdı ki, Adolf bile bulunduğu cehennemde kırılmıştır valla!.. Hadi anlayışlı olalım; şiirde olduğu gibi tarih bilgisinde de derin boşluklar mevcut bunu biliyoruz artık, yahu o kadar danışman sıfatlı muhterem ne iş yapıyor Allah aşkına?.. Bir tanesi olsun tarih konusunda Beyefendiyi bilgilendiremez mi?. Ama konuşma yapmadan önce, sonrasında bir işe yaramaz!.. Ne demişti Asrın liderimiz:

-“Üniter devletlerde başkanlık sistemi yoktur” diye bir şey yok. Şu anda bunun zaten dünyada örneği var, geçmişten bu yana da var. Hitler Almanya’na baktığımızda da bunu görürsünüz...

Yazık değil mi adamcağıza... Durumun hiç de öyle olmadığını, ortada devasa bir darbe durumu bulunduğunu, Hitler denilen hastalıklı kafanın, fikirlerini uygulamaya koymak için Alman anayasasını çiğnediğini, Reichtag yangınını planladığını, tüm partileri kapattığını ve dikta rejimine geçtiğini niçin anlatmadınız?..

Bakın sayenizde İngiliz The Times gazetesi hiç utanıp sıkılmadan başlık attı.

-Erdoğan Türkiye’nin Hitler’i olmak istiyor!..

ABD’li siyaset profesörü John A. Tures ise Huntington Post gazetesine yazdığı yazıda iyice terbiyesizliği ele aldı ve bakın ne dedi:

-Bu demeç demokratik bir siyasetçiden gelseydi, bir gaf ya da kötü bir espri olarak değerlendirilebilirdi. Ancak otoriter Erdoğan için bu, bir diktatörün duygularını gösteren ender bir dürüstlük anı...

Gördünüz mü neler dediklerini. Rusya ise iyice ileri gitti ve bakın nasıl bir değerlendirme yaptı:

-Şimdi her şey netlik kazandı!..

Bence asrın liderimiz, danışman ordusuna derhal yol vermeli...

Şimdi sırada yandaş muhteremler var. Acıyorum doğrusu; bakalım hem bu konuda hem İsrail’e edilen ilan-ı aşk konusunda neler yaza(maya)caklar, göreceğiz!..

-Tanrı hiç bir kulunu “yanaşmalıkla” sınamasın, amin!.


https://twitter.com/umit_zileli
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Misafir Avatar
ilhan üttü 8 yıl önce

peki senin o adamı yağlayan gökçekin tv sinde ne işin var?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87