BİR FİKRİM VAR!

Keşke söyleyebilseydim... Söylerdim dediğiniz oldu mu? 

Büyümek isterken, büyümenin pekiyi bir şey getirmediğini söyleyen pek sevgili büyüklere hiç "Neden?" diye sorabildiniz mi? 
Büyümenin kötü, çirkin ve üzücü yanlarını öğrenmek, büyüme hormonunu durdurur mu?
Büyümenin iyi, güzel ve keyifli yanları olduğunu bilmek ise küçük kafamızda ne değiştirebilir ki? 
Bunu büyük kafalar neden düşünemedi?! 
***
Mavi; sevmediğiniz renk olduğu halde sadece erkeksiniz diye her şeyinizin mavi renk olduğu bir dünyaya hapsedildiniz mi? Ya da kız olduğunuz için sadece pembe ile bütünleşmek zorunda bırakıldınız mı? 
Her cinsiyetin bir rengi olduğuna inanan büyüklere " Renklerin cinsiyeti olsaydı mavi erkek olmayı, pembe kız olmayı seçer miydi?" diye sorar mıydınız? 
***
Söyle bakalım "Anneni mi daha çok seviyorsun yoksa babanı mı?" 
(Ne yaman bir çelişki!)
Çocukluk hayatı boyunca seçme hakkı tanınan tek şey. "Anne dersem evin yönetimini anne kazanacak mı?" diye sormak istediğiniz oldu mu? 
Yiyeceği yemek miktarını, alınacak oyuncağın rengini ve cinsini, giyeceği pek çok şeyi, katılacağı aktiviteyi ve gideceği okulu seçmesine izin verilmeyen ancak anne ve babasının arasında bir seçim yapmak zorunda bırakılan bir dönemin çocuklarıyız diyebilir miyiz? 
***
Küçükken, sizler için uçurtma yapan babalar veya ağabeylere "Sadece benden büyük olduğun için mi yoksa sen yaptığın için mi uçurtma sırası bana gelmiyor?" diye sormak istediniz mi? 
Uçurtma sizin hikâyeniz de olmayabilir tabii. Çok farklı oyunlar, oyuncaklar ya da materyaller olabilir; maket araba, maket uçak, bisiklet vb. 
Bir de hediye edilen son model oyuncakları gören babalar, bakıyormuş gibi yaparken oynar, inceliyormuş gibi yaparken de genellikle bozar. Burada iki özellik ortaya çıkıyor; merak edilmesi ve nasıl yapıldığının incelenmesi. Bu iki özelliğe sahip olan bir yetişkin olduğuna göre güç mutlak bir biçimde  onda olup çocuk sırasını beklemeyi öğrenmelidir. 
***
Siz hiç gülerek "Terliği bu sefer ıskaladın. Ben kazandım, anne." diyebilmek istediniz mi?
(Çocuklukta eğitimin büyük bölümünü cezalar oluşturur. Her annenin kendince yöntemleri vardır, elbet. Ancak pratik oluşu ve kolay uygulanabilirliği ile terlik fırlatma yüksek bir yüzde ile listenin ilk sıralarında yer alır. Bunu bütün çocuklar bilir.)
Uzun atma ya da halk arasında bilinen adıyla terlik fırlatma oyunlarında iki oyuncu vardır; sadece anne ve çocuk arasında oynanır. Araya giren üçüncü kişi genellikle ilk atışla birlikte diskalifiye olur. Tek kural vardır. Yanlış yapan ki hep çocuktur, kaçar, kuralı tek bilen ve hep uygulayan ki annedir, ıskalamadan kaçanı vurmaya çalışır. Atış sayısı serbest olup kaçan vurulana kadar çaba devam eder. Yani oyunun kazananı baştan bellidir. Peki, şimdi annenize "Bu oyunda şike var" demek ister misiniz? 
Peki, Ya! Oyunun kurallarını tekrar yazabilseydiniz... " Ben kazandım, anne. Şimdi sıra bende." demek geldi mi içinizden? 
***
Derslerin son on dakikasında öğretmene "Derste anlattıklarınızı uygulama şansımız olsaydı neler yapardık?" demek istediniz mi? 
Ya da öğretmeninize "Bir fikrim var. Bu derste ben size bir şey öğretmek istiyorum." demek istediniz mi? 
***
Kendinizi kötü ve karamsar hissettiğinizde, en yakınınızda duran çocuklarınıza, büyümenin kötü ve çaresizlikle dolu olduğunu anlatmak yerine, duygularınızı ya da sorunlarınızı güvendiğiniz bir akranınızla paylaşın. Bir büyük olarak çocuklarınıza büyümenin iyi ve kötü yanlarını öğretin. Büyüdükçe bilgi ve becerilerinin artacağını, alacakları kararların olumlu ya da olumsuz sonuçları olabileceğini ve bu sonuçlarla baş etmeleri gerektiğini anlatın onlara. Unutmayın, sorunlarınızla siz baş edemezken onların güçlü birer birey olarak büyümelerini beklemek sadece hayal olur. 
***
Çocuğunuzun bir rengi olmasın! 
Onlara tüm renkleri verin. Seçmesine imkân tanıyın. Sizin belirlediğiniz ölçüde seçme hakki olduğunu anlatın. 
***
Anne ve babası arasında bir seçim yapması gerekiyormuş gibi davranmayın. İyi özelliklerini, becerilerini ya da olumlu davranışlarını gördüğünüzde annesine ya da babasına benzediğini söylemekten kaçının. Aile birliğiniz bozulsa bile siz onların hala annesi ve babası olduğunuzu unutmayın. 
***
Uçurtmaları birlikte yapmayı ve birlikte uçurmayı deneyin. Hediye edilen oyuncakları birlikte oynama hatta birlikte inceleme fırsatını kaçırmayın. Böylece çocuğunuzla kaliteli zaman geçirme imkânı yaratmış olursunuz. 
***
Çocuğunuzun yanlış davranışlarını fark ettiğinizde yaşına ve ruh sağlığına uygun cezalar belirleyin. Ancak eğitim programınızda sadece cezaya yer vermekten kaçının. Çocuğunuzun olumlu davranışlarını her gördüğünüzde ödül vermeyi ihmal etmeyin. Cezalar, olumsuz davranışları azaltmak ve ödüller de olumlu davranışları arttırmak için uygulanır. 
***
Son olarak, değerli eğitimciler, öğrencilerinizin de size öğretebilecekleri şeyler olduğunu unutmayın. Bir zamanlar elli dakika ders dinlerken sıkıldığınızı unutmayın. Çocukların kendi bilgi ve becerilerini gösterebilme fırsatı tanıyın. Yaratılacak on dakikalık fırsattan zarar gelmeyecektir. Hatta onların hayal gücüyle daha yaratıcı fikirler elde edilmesi mümkün olacaktır. Böylece çocukların düşünme ve düşündüklerini söyleme becerilerini arttırırsınız. 

Bir çocuğun eğitiminden sorumlu tüm büyükler, çocuklara " Bir fikrim var" deme fırsatı verin.


https://twitter.com/invivopsikoloji 
https://www.facebook.com/invivopsikoloji
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87