KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Bu üniversiteler hiç utanmıyorlar artık

Üst üste çok garip işler oluyor.
İşin tuhafı bunlara karşı toplumun büyük kesimi son derece duyarsız.
Gücü elinde tutanların şımarıklığına herkes o kadar alıştı ki, kimse bir şeye şaşırmıyor, karşı çıkmıyor, sessizce bekliyor.
Kimbilir belki bireylerin içinde enerji yükselmesi oluyordur ama korku o kadar egemen ki enerjinin ortaya çıkması da çok zor.
Gelelim konumuza. Bu iktidarın en büyük düşmanı bilimdir.
Soran, sorgulayan, araştıran, bilimi öne çıkaran herkesi düşman belliyorlar.
Bu nedenle eğitim sistemi sil baştan değişti.
Gelecek nesilleri robot gibi yetiştirmeyi amaçlayan “dindar-kindar” eğitim sistemi ülkeyi uçuruma sürükleyen bir mekanizmaya dönüştü.
İlkokullar bitti, orta ve liseler tam kontrol altında, meslek okulları neredeyse yok edildi.
Üniversitelere karşı başlatılan saldırılar artık meyvelerini verdi.
Bütün üniversitelerde nerede okudukları, ne zaman akademik kariyer yapıp profesör oldukları anlaşılmayan, tek icraatlı dinci eğitimi yaymak ve iktidarın bir dediğini iki etmeyen kişiler yönetimlere hakim.
Üniversitelerde artık araştırma yok. Bilimsel çalışma yok.
İki tip insan üniversitelerde çalışabiliyor artık.
Ya iktidarın dindar-kindar politikalarının yılmaz savaşçısı olacaksınız.
Ya da bu zihniyete destek veren karşı devrime su taşıyan eski solcu, sosyalist, komünist, yeni dönemin liberali olacaksınız.
Üniversite öğrencisi gençtir, dinamiktir, ataktır, isyankârdır.
Oysa bu iktidarla oluşturulan “ot gibi” bir öğrenci tipi türedi.
Bunların tek derdi “dinlerini diledikleri gibi yaşamak” ve “Allah'ın lütfu olarak kabul ettikleri iktidarı” ölümüne desteklemek, ona bir leke sürülmesini önlemek.
Sayıları elbette çoğunlukta değil ancak karakterleri gereği ve arkalarına aldıkları güç sayesinde her türlü melanete katkı sağlamaktan geri kalmıyorlar.
Son iki günde biri Bilgi diğeri Uludağ Üniversitesi'nde iki profesör işten atıldı.
Çünkü “dindar-kindar” öğrenciler bu iki profesörün “Cumhurbaşkanı'na hakaret ettiğini” ve “devletin aleyhine” konuştuklarını “seçilmiş hükümeti düşürmek istediklerini” ileri sürerek “ihbarda” bulundular.
Bu iki üniversitenin tetikçi yöneticileri de hukukun temelini oluşturan savunma hakkını bile kullandırmadan iki profesörü kapı önüne koydu. Ardından da sarayın çok hoşlanacağı biçimde “attık efendim” diyen resmi açıklamalar yaptılar.
Türkiye hiç bu kadar acıklı duruma düşmemişti.
Üniversiteler ve yöneticileri hiç bu kadar zavallı hale gelmemişti.
Hep böyle mi gidecek peki? Çapsız, niteliksiz, biat kültüne bağlı, iktidar tetikçileri hep böyle kalacak hep böyle şımarıkça davranacak ve günlerini gün mü edecekler?
Öyle sanıyorlar. Ama hayır. Korkmayın. Bilim, demokrasi, hukuk ne olursa olsun hep kazanır.

BUNU YAZMAK GEREK

Bak sen liseliler siyasetin oyuncağı oluyormuş

Günlerdir liselerden “baskıcı ve gerici eğitime” karşı bildiriler geliyor.
İktidar ve yandaşları çok telaşlandılar.
Sarayın “tamam saldırın” talimatı gibi olan konuşmasından sonra ekranları ve gazete sütunlarını doldurmaya ve liselilere hakaretler yağdırmaya başladılar.
Hepsinin ortak fikri şu;
“Liseliler üzerinden darbe hazırlığı yapılıyor, yeni bir Gezi'nin temelleri atılmak isteniyor.”
Şaka değil, ciddi ciddi bunu savunuyorlar.
En bayıldığım da; efendim liseleri kullanan siyasi odaklar varmış. Bunları da biliyorlarmış. Ayrıca zaten bildiri yayınlandığı söylenen liselerdeki bütün öğrenciler de aynı fikirde değilmiş. Falan filan.
Saçmalamaya o kadar meraklılar ki birini tutsan öteki kaçıyor elinden.
Ama hiçbirinde ahlak ve vicdan olmadığı için bütün bu lafları söyledikten sonra ekrana “bıyıkları henüz terlemiş” çocukları çıkarıp ellerine verdikleri kâğıtları okutmuyorlar mı?
İşte o zaman gülmek mi gerek ağlamak bilemiyorum.
Eee, hani liselileri kullanan siyasetçiler vardı ve bu kötü bir şeydi.
Ekrana çıkarılıp “Biz vatanına milletine, devletine bağlı, seçilmiş hükümetine saygılı gençler olarak” diye başlayan bildiriler okuyanlar kimden emir alıyor?

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Başkan ve başkan yardımcısının ilanı

Henüz başkanlık sistemine geçmedik ama uygulanan sistem artık açıkça başkanlık sistemidir.
Üstelik bu başkanlık sistemi hiçbir denetime tabii olmayan, başkanın adeta bir padişah gibi her şeye hâkim olduğu bir düzendir.
Aslına bakarsanız sırtındaki küfede yüzlerce “anayasa suçu” olmasa sarayın “ille de başkanlık” diye bir dayatması bile olmayacak, ne var ki bir ayak takılması olursa sonu çok fena geleceği için önlem almaya çalışıyor.
Buna rağmen saray, sistemin artık başkanlık olduğunu “dolaylı” yollardan dünyaya da ilan ediyor.
Örnek vereyim;
Amerika'da 50 kişinin öldüğü bir terör eylemi yaşandı. Olaydan sonra Erdoğan Başkan Obama'yı arayarak taziyelerini iletti.
Sonra ne oldu? Başbakan Yıldırım da Başkan Yardımcısı Biden'ı aradı.
Hatırladığım kadarıyla bu bir ilk. Amerika'ya bir taziye mesajı verilecekse bugüne kadar ya Cumhurbaşkanı ya Başbakan Beyaz Saray'ı arardı.
Bu kez öyle olmadı. Sanki herkes kendi dengini aramış gibi yapıldı.
Dünyaya da “artık bir başkan ve başkan yardımcımız var” mesajı verildi.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Lafı söylüyorlar sonra “güya” kendilerini eleştiriyorlar

Son bir yılda dini kullanarak “akılalmaz açıklamalar” yapanlara çok tanık olduk.
Örneğin “Babalar kendi kız çocuklarına şehevi duygularla yaklaşabilir” dendi Diyanet fetvasında.
Sonra 6 yaşında çocukla evlenilebileceğinin dinen caiz olduğu söylendi.
Adının önünde profesör olan biri kalkıp “namaz kılmayan hayvandır” dedi.
Cüppeli sakallı bir adam ekranlardan “oruç tutmayanın öldürülmesi caizdir” diye konuştu.
Daha sayısız örnek var.
Bu laflar ediliyor sonra iktidar ve yandaşlar “olmadı, bu yanlış, bu ayıp” diye açıklamalar yapıyorlar.
Çok merak ediyorum, bunlar gerçekten samimi açıklamalar mı, bunlara inanıyor musunuz?
Burada asıl yapılan şu; Bu tür sözler söyleniyor ve toplumun belli bir kesiminin beynine sokuluyor. Yani asıl niyet v e fikir söylenmiş oluyor.
Sonra güya eleştiriliyor.
Bu tür sözleri doğru kabul eden kesimler ise zaten “Mecburlar eleştirmeye, başları belaya girmesin diye yapıyorlar” diye düşünüyor ve aykırı tepki vermiyor.

ŞAŞIRDIM

Havuz bu iktidarın genlerine işlemiş

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş'tan yepyeni bir kavram öğrendik.
Meğer dincilerden bir havuz kurulmuş.
TRT ramazan programlarını düzenlerken bu havuzdan seçip seçim adam çıkarıyormuş ekrana.
Bu ilginç bilgiyi “Namaz kılmayan hayvandır” diyen kişinin eleştirilmesi üzerine öğrendik.
Konu Bakanlar Kurulu'nda da konuşulmuş. Ayıplamışlar.
Toplantıdan sonra açıklamalar yapan Numan Kurtulmuş da bu kişinin havuzdan bulunduğunu söyleyerek “demek ki havuza adam koyarken daha dikkatli olunması gerekiyor”
dedi. Hiçbiri şaka değil.
Kurtulmuş bunları söyledi, uyduruyorum sanmayın sakın.

ÇOK GÜLDÜM

Valilikten maço dincilere: “Siz zahmet etmeyin biz döveriz”

Farklı cinsel tercihleri olanların bir araya geldiği LGBTİ ay sonunda bir “onur yürüyüşü” yapacak.
Dünyanın bütün ülkelerinde yapılıyor bu tür yürüyüşler.
Farklı cinsel kimlikte olanlar “onur yürüyüşü” ile “halimizden utanmıyor ve saklamıyoruz” diyorlar böylelikle.
Her yıl Türkiye'de de yapılan bu yürüyüş bu kez Alperen adlı derneğin tehdidi ile karşılaştı.
Dinci milliyetçi bu gençler LGBTİ hareketinin sapıklık olduğunu, “dinimizin ve Türklüğümüzün” buna izin veremeyeceğini belirterek “yürüyüşe engel olacağız” açıklaması yaptılar.
Anlaşıldığı kadarıyla dinci milliyetçiler LGBTİ yürüyüşünü basarak herkesi dayaktan geçirmeyi planlıyor.
Gerçi daha sonra “sözde demokratik” bir açıklama ile “dövmeyeceğiz, önlerinde oturacağız” dediler ama İstanbul valiliği bu dinci milliyetçiler adına harekete geçti bile. Valilik dün böyle bir yürüyüşe izin verilmeyeceğini bildirdi.
Açıklamanın tercümesi şu; “Cici dinci ve milliyetçi gençlerimiz, siz zahmet etmeyin, bizim polisimiz var, bunlar yürümeye kalkarsa sizin yerinize biz döveceğiz. Siz oturun yerinizde de başınız derde girmesin.”
LGBTİ ise “Anayasa gereği zaten izin istemelerinin söz konusu olmadığını” belirterek onur yürüyüşünün yapılacağını bildirdiler.
(NOT: Yarın olası bir yürüyüş ve dinci milliyetçi saldırı halinde neler olabileceğini yazacağım.)

YENİ ÖĞRENDİM

Bosnalılar dev iftarda buluşuyor

Yugoslavya'nın dağılmasından sonra bütün dünyanın gözü önünde etnik soykırıma uğratılmak istenen Bosna'dan Türkiye'ye göç eden kardeşlerimiz bugün dev bir iftarda bir araya gelecek.
İstanbul Anadolu Yakası Bosna Sancak Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği üyeleri bugün Pendik'te kurulacak “yeryüzü sofrasında” oruçlarını açacaklar.
İftar nedeniyle Yenipazar Caddesi trafiğe kapatılacak iftar sofraları kurulacak.
En az iki bin kişinin birlikte oruç açacağı iftar sofrasına CHP Genel Sekreteri Kamil Okyay Sındır'ın da katılacağını öğrendim.


https://twitter.com/can_atakli_
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87