ÇIRPINIŞ ve BATIŞ!..

Şu güzelim ülkeyi içine düşürdükleri duruma bakın...


Etrafımızda, dostumuz diyebilecekleri, işbirliği yapabilecekleri, ilaç olsun diye şöyle bir ziyaret dahi yapabilecekleri bir ülke kalmadı... Ahh pardon; olmaz mı, var tabii; Suudi Arabistan, Katar(bunların gitmesine gerek de yok, katar içimize girdi bile, satın almadığı şirket kalmadı gibi!), sonacığıma Sudan, Nijer, Somali... Birleşik Arap Emirlikleri bile Rus krizinde en ağır sözcüklerle yüklendi bunlara, sonra ne olduysa geri aldı!..


O kadar yalnızlaştılar, o denli “oyunun dışına” itildiler ki, Kiziroğlu Ahmet Paşa’nın, o muhteşem, “Stratejik Derinlik” eserinde ortaya attığı “Sıfır sorun”, kısacık sürede oldu mu size “Sırf Sorun!..”


Geldikleri noktada, Suriye ve Irak konusunda öylesine soyutlandılar ki, bırakın “masada olmayı”, bölgede bile değiller!.. Irak’ta bir“kahramanlık” gösterisi yapmaya kalkıp Musul-Başika’ya asker takviyesi yapmak istediler, Önce Irak Merkezi Yönetimi’nden ardından Rusya ve İran’dan ağır tepkiler aldılar. Başbakan sıfatlı muhterem, “yeniden tanzim ettik” gevelemesiyle askerimizi Kürt bölgesine çekti yine olmadı. Obama’nın bir telefonu işi bitirdi; tak, 160 asker Türkiye’ye geri döndü. Kalanların ise eli kolu bağlı, yakında dönerler!..


Suriye deseniz; zaten delik deşik haldeki sınırın bir adım bile ötesine geçmek yasak!.. Batı medyası, IŞİD’le işbirliği üzerine öylesine yazılar yazıyor, programlar yapıyor ki, biz sütunlarımızda yayınlasak, “hain” damgasını çat, alnımızın ortasına basarlar!.. Pulitzer ödüllü gazeteci Seymour Hersh’ün London Reviews of Books’da yazdığı yazıyı okuduğumda inanın yüzüm kızardı!.. Ehh, ne yapsınlar, “bu kadar yalnızlık Allah’a mahsus” dediler veeee...


-Şimdi yeni dostları İsrail!..

                                              


“Dostumuz olarak gördüğümüz yapının işi!..”

 


Yukarıda yazdıklarımı yalnızca bizlerin düşündüğünü sanmayın...


İktidar mahfilinde ellerini dizlerine vurup ağlaşan çok!.. Ama milim kıpırdayamıyorlar. Kendi yandaşlarının ağır tepkisini bile göze alarak“İsrail devleti ve İsrail halkı dostumuzdur” noktasına kadar gerilediler... Ama Rusya ile arayı düzeltmeden iyice batacaklarını da bildikleri için, kendi yapamadıklarını “ihale yoluyla” yapmaya çalışıyorlar!.. Ve bu ihale bir kez daha Yeni Şafak Ankara TemsilcisiAbdülkadir Selvi’nin üzerine kaldı.. O da dünkü yazısında aynen şöyle dedi:


-Hani insanın Rusya  uçağını bilerek mi düşürdü diyesi geliyor. Rusya değil ama  dostumuz olarak gördüğümüz bir yapının işi olduğu yönündeki kuşkularım azalmadı, giderek artıyor. Her gelişme bu endişelerimi artırmaktan başka bir işe yaramıyor.


Kim bu yapı dersiniz? ABD tabii!.. Selvi olanları o kadar açık dile getirmiş ki, şaşkınlığa düşmemek imkansız. Rus uçağının düşmesinin bizden başka herkese yaradığını, Türkiye’nin Suriye masasının dışında tutulmaya, Irak’tan çıkarılmaya çalışıldığını bir bir anlattıktan sonra bir adım ileri giderek şunu da ekliyor:


-Bölgede ise şehir savaşlarıyla ablukaya alınmaya çalışılıyor!. Asıl hendekler Sur’da açılmadı, asıl barikatlar Cizre’de kurulmadı. Asıl tuzak Suriye ve Irak’ın geleceğinin tayin edildiği pazarlık masalarında kuruluyor...


Trajik değil mi?. Bizim öteden beri adeta haykırarak yazdıklarımızı, söylediklerimizi, en ağır tahribatlar yapıldıktan sonra iktidardaki muhteremler, yakın adamlarının kaleminden itiraf ediyor!..


-Yazık ki yazık!..

                                                    


Kuşatmayı yarmak!..

 


Selvi’nin yazısının asıl mesaj içeren kısmı bu tespitlerden sonra geliyor:


-Ankara bunun farkında. Bu kuşatmayı yarmalıyız!..


İktidarın, içine düşürüldüğü “gayya kuyusunun” farkında olduğu bundan daha iyi anlatılamazdı!.. Peki nasıl yarılacak bu kuşatma?. Burada daha bizlere anlatılmayan ama kokusu yayılmaya başlayan, önce bölgenin “stabilize edilmesi” yani PKK’nın ağır bir yenilgiye uğratılıp, şehirlerden sürülmesi ve “Apo Kartı” nın açılması gerekliliğini  okuyucuya güzelce yedirip şöyle bağlıyor Selvi:


-Öcalan gibi önemli bir kredinin çatışmalı süreçlerde tüketilmek yerine, stabil ortamlarda etkin bir şekilde değerlendirilmesi düşünülüyor..    


Buradan anlıyoruz ki tüm planlar yapılmış, sıra gelmiş milletin alıştırılması sürecine, Selvi ve benzerlerinin görevi de bu zaten. Türkiye yanıyor, bunların hesabı hala “Başkanlık” ta, iyi mi!. Neyse, asıl yaşamsal bölüm bundan sonra geliyor. Selvi, iktidarın yana yana dört döndüğü konuyu getiriyor gündeme:


-Ama kilitlenmenin anahtarı ise Rusya ile ilişkilerde yatıyor. Ankara Rusya ile ilişkileri süratle normalleştirip, hızla Suriye masasına dönmenin çabası içinde ama kolay iş değil...


Değil tabii!.. NATO tarafından alenen ortada bırakılan, ABD’nin çeşitli çaplarda kazığını art arda yiyen muhteremler, ne yapacaklarını, nereye döneceklerini şaşırmış durumdalar... Neredeyse “el aman” diyecek pozisyona dek gerilemiş vaziyetteler...


Ama maalesef haberler kötü; Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un, “Rus uçaklarının Suriye’deki uçuş sayısından haberdar oldukları” açıklaması, Ruslar tarafından “resmi itiraf” olarak ilan edildi bile!. Rusya Savunma Bakanlığı Temsilcisi İgor Konaşenkov, Ankara’nın, Rusya’nın ABD’ye gönderdiği uçuş bilgilerini aldığının ortaya çıktığını ve 24 Kasım’da SU-24 uçağının düşürüldüğü gün Türkiye’nin Rus uçaklarının ne zaman hangi bölgede olduğunu bildiğinin ortaya çıktığını söyledi.


-Aferin Kurtulmuş’a!..


Ayrıca Rusya ve Ermenistan Kafkasya’da ortak Hava Savunma Sistemi kurmak için anlaşma imzaladı... Bu Türkiye’nin dört taraftan kuşatıldığının ilanıdır...


-Yandaş gazeteci üzerinden özre soyunmak da yetmiyor ne yazık ki!..

 

https://twitter.com/umit_zileli

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87