ESKİMEYEN BİR ÖYKÜ; KÖTÜLER'in YENİ YILI!..

Doğruydu... Kaçakçıydı hepsi... Arap atlarının üzerine yığdıkları gâvur eskisi giysileri mayınlı tarlalardan geçirip Urfa’nın Kötüler Mahallesi’ne getirene kadar canları çıkardı...

Kurşun sesleri ve jandarma korkusu geride kaldığında, terlemiş atlar bir mağaraya sığındığında; poşuya sarılmış yürekler rahat bir nefes alırdı!.. “Yılbaşı”nda tek eğlencesi vardı o kaçakçıların ve de tezek ateşinde ısınan cılız bedenli çocukların!..

Kötüler, Urfa’nın güneyinde, Neolitik Çağ’dan kalma mağaralar üzerine kurulmuş bir mahalleydi... Kimse bilmezdi “Kötü” isminin aslında “Guti” kavimlerinden kalma olduğunu...

Sanırlardı ki, bütün cihanın tüm kötüleri bu mahalleye birikmişti!.. Oysa yanılgı, kötülükle iyiliğin çelişkisi kadar derindi orada!..

Kimileri gecekonduları şehre yakın araziler üzerinde kurarken, Kötüler’in sakinlerinin dağ başını seçmesinin bir tek nedeni vardı... Çünkü orası kaçakçıların rahatça gizlenebileceği devasa mağaralarla çevriliydi!..

Yani aslında insanlar yaşamak için değil, yakalanmamak için sığınmıştı o kayalık ve gizemli coğrafyaya!..

Orada yaşayanlar; korkuyla atan bir yüreğin, toprağa pusulanmış paslı bir mayının kölesi olabileceğini çok iyi bilirlerdi!.. Kaçakçılıkla kötülüğün arasında yaşayanlar için çelişkiler o kadar sıradandı ki;

Oralarda mayın da iyiydi, kurşun da!.. Puslu sabahlarda kaçakçı gözleyen jandarma da iyiydi, ekmeğini ihanetle çıkaran ihbarcılar da...

Bir tek onlar, yani kaçakçılar kötüydü!.. Kaderleri doğdukları mahallede yazılmıştı ya alınlarına, işte o yüzden “Kötüler”di!..

Pasaportsuz ekmekler!..

Urfalı kaçakçılar, tenlerini tel örgülerde yaralayıp baruta racon keserek aşsalar da mayınlı toprakları, gelip yaşamak zorunda oldukları yer işte o Kötüler Mahallesi’ydi!..

Onların adları “kötü”ydü ama kalpleri bir sigara kâğıdının inceliğinde masumiyetler taşırdı!.. Büyük şehirlerin kirlenmişliğinden etkilenmemişlerdi!..

Ne çocuklar çıkmıştı “Kötüler”den, koca yürekleri büyük şehirlerde yağmalanan!.. Ve ne adamlar türemişti saflıkları zalimce yumruklanan!..

“Kötüler”, mağaralarla çevrili bir mahallenin briketten yapılmış gecekondularında barınıyordu. Oysa kimi yaşamsal çelişkileri de gösteriyordu ki, yoksulluklarının içinde çağ atlamışlardı!..

Yaşam ucuz ve arabeskti ama onlar ta o zamanlar, 1970’lerde Avrupa Birliği’ne bile girmişlerdi!.. “Yerli malı” denilen şey onların korkuya mahkûm canlarıydı yalnızca!.. Ekmek pasaportsuz gelirdi sofralarına!..

Oyuncaklarından kıyafetlerine, şekerlerinden baharatlarına kadar namlu görmüş, sınırlar geçmişti her şeyleri!..

“Tandır”ların ısıttığı yorganların altında buluşup tek kanallı televizyonu açtıklarında; kanalizasyonların açıkta aktığı o kötü mahalleden bir nebze uzaklaşırlardı!..

“National” televizyonlarından dünyanın bin türlü halini siyah- beyaz izlerlerdi!.. Hayal âleminde; ya “Uzay Yolu”nun derinliklerinde, kâh “Vadideki Hayat”ta, bazen “Dallas”ın entrikalı güzergâhında, kimi zaman da “Heidi”nin karlı yollarında yürürlerdi!..

“Taş Devri”nin “Barni”si akraba gibiydi!.. Sobe’nin mekânı mağaralarda dinozor resimleri vardı!.. Bir yanları Hz. Eyüb’ün makamıydı, diğer yanları Süryani Kralı Agbar’ın mezarı!..
Ya en sevdikleri “Dr. Kimbıl”a ne demeli?.. Babalar hep “kaçak” değil miydi zaten, kâh polisten, kâh jandarmadan kaçan?.. “Dallas”ın “Ceyar”ı bu mahallede barınamazdı!.. “Lusi” zaten potansiyel töre kurbanıydı!..

“Juwel Barthel” marka gaz ocağının üzerinde, çinko çaydanlıkta Seylan Çayı demlerlerdi... Kahveleri Yemen’dendi, “Cığara”ları Şam’dan... Kolonyaları Fransız “Revidor”dan, tespihleri Alman kehribarından...

Çocuklarının ellerinde Japon oyuncağı, ceplerinde ise kaçak elbiselerde buldukları “gâvur parası...”

Ya kadınları?.. Koynunda bir bacağını mayına vermiş delikanlı yatıran kadınlar!... Gözlerinde Halep sürmesi... Saçlarında “Acem kınası” taşıyan Şark çıbanlı kızlar...

Beverly Hills eskileri!..

Evet, Urfa’nın Kötüler Mahallesi’nde yaşamlar pejmürdeydi ama sakinlerinin üzerinde her zaman “Aropa” giysiler vardı!.. Kızılhaç’ın Avrupa’dan toplayıp Suriyeli Yahudi tüccarlara sattığı mallar!..

Kaçakçılar işte bu giysileri at üzerinde mayınlı arazilerden geçirip Urfa çarşısında ekmek parasına dönüştürürlerdi!.. Yenileri İstanbul’a “şehirli zenginler”e giderdi, defolular ise kaçakçıların tahta “kardırop”larına!..

Siz hiç altına Amerikan bezinden külot, üzerine “Boss” marka ceket giyen biçare gördünüz mü?.. Peki ya içinde yün fanila, üzerinde, “Valentino, Boss, Burberry, Top Aochen, Bijan” etiketli ceket ve palto taşıyan garipler?..

Ben “Cızlavet” lastiklerimle kayalık yollarında koştuğum o sokaklarda, Beverly Hills eskilerinin varoşlaşan çelişkilerini çok gördüm... Üstelik üzerimde Avrupa’nın bilmem hangi kentinde, hangi çocuğun üzerinden devşirilmiş “gâvur eskisi” bir ceketle!..

Kötüler Mahallesi işte böyle bir yerdi... Asya ile Avrupa, hayal ile gerçek ve alafranga ile alaturka arasında; yoksullukla varsıllığın çelişkisinin yaşandığı bir yerdi orası...

Babaları kaçakta olan çocuklar işte o mahallede, her yılbaşı gecesinde toplanır ve ev yapımı “kavurga” (çerez) yiyerek televizyon izlerlerdi... Hele bir de naylon sofraya Washington portakalı gelmişse, değmeyin keyiflerine...

Kötüler Mahallesi, hırpalanmış bir antika gibi halen Urfa’nın etrafını süslüyor... Aralarında şu satırların yazarının da olduğu sakinleri son 30 yılda göçmen kuşlar gibi bir yerlere savrulmuş olsalar da... İyiyle kötü birbirine karışsa da o mahalle adıyla, sanıyla ve tüm soyluluğuyla orada duruyor!..

OKURLARA: En son bu yılın ortalarında gittim Kötüler Mahallesi’ne... Bir zamanların o kaçakçı mahallesinde yalnızca yoksul zamanları değil, limon şekeri kokan bayramları ve gecekondu duvarlarına hüznü nakşeden sene sonlarını da anımsadım... Çocukluğumun yılbaşı gecelerini anlatan bu yazıyı işte bu yüzden “bir kez daha” paylaşmak istedim... Umarım 2016’da “kötüler”in olmadığı günler yaşarız... Sağlıklı ve mutlu bir yıl diliyorum...


https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87