GAZETECİNİN SÖZÜ BİTMEZ!

Tarih; 29 Şubat 2012.Yer; Silivri Zindanı..

Tutuklu meslektaşlarımızı ziyaretteyiz.

Dönemin Türkiye Gazeteciler Federasyonu

Genel Başkanı (İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin de Başkanı’ydı)

Atila Sertel, Işık Teoman,  Yalçin Küçükdamar,

Muhittin Akbel Çağlayan Bilgen, Tulay Cengiz,

Ali Ekber Yıldırım, Sadık Uçar ve Coşkun Akar ile...

Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Ahmet Şık, Nedim Şener, Soner Yalçın, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ve Müyesser Yıldız ile açık görüşteyiz.

Her biri direnç simgesi Ahmet Şık, Balbay, Soner Yalçın’ın bizlere dedikleri, dün gibi aklımda(İyi ki not almışım!)

Özellikle OdaTV Soruşturması kapsamında tutuklanan Ahmet’in! :

"Geçer bugünler geçer. Baskılar vız gelir! Bu duvarları yıkarız. Faşist diktatörlükle mutlaka hesaplaşırız! Biz; gazetecilerin sözü bitmez!"

***

Çağlayan’daki Cumhuriyet Davası’nda Kadri Gürsel,

Ahmet Şık, Musa Kart’ın savunmaları en etkileyiciydi.

Tarihe not düşendi heyete söyledikleri…

272 gün sonra özgür Karikatürist Musa Kart

(herkes Muhterem Fetullah Gülen Hocaefendi derken o FETÖ çiziyordu) ; ‘’tatil için aradığım numara yüzünden Silivri’de yatıyorum.Yanlış rezervasyon’’ dediğinde başkan gülüşmelere sinirlenmişti.

"Tescilli" FETÖ’cü Hüseyin Gülerce tanıktı davada, "her zaman gazeteciliği ciddiye almı" Yayın Danışmanı Kadri Gürsel tanık(!)

O Gürsel ki, "Gülenciler bir örgüt. Devlet içerisinde FETÖ var.Tehlikeye dikkat!" diye az yırtınmamıştı.

Peki Gülerce ne diyordu?;

"Gülen sevgi hareketidir, kitapları keşke okunsa!"

Çalmamış, çırpmamış, ayakkabı kutularından tıkışık dolarlar çıkmamıştı evlerinden bu onurlu gazetecilerin(!)

Azılı terörist, katil, tecavüzdü de değillerdi.

Neydi suçları;

"Muhalif olmak, cesurca düşüncelerini yazmak, çizmek!"

Ataol Behramoğlu Usta’nın ‘’Adalet Sarayı’’ndan yazdıklarını alıntılayalım;

"Cezaevinde yargılamayı beklerken geçen dokuz ay bir ömür demektir. Kötülüğün her türlüsü, adı üstünde, kötülüktür. Ama ikiyüzlüsü, sinsi ve sinik olanı, sanki değilmiş gibi olanı, en kötüsü, en alçakçasıdır… Bugün yaşanmakta olan budur!"

***

İyi de ilk gözaltına alındığında "Dokunan Yanar" diye haykıran

Ahmet Şık’ın "İmamın Ordusu" kitabı, FETÖ’ye karşı delil değil miydi?

Nasıl oluyordu da içerideydi şimdi, bırakılmıyordu?

Fetullahçıların hedefe oturttuğu Kadri Gürseller, Şıklar,Özler, Karalar,Gökmenler, Medihalar FETÖ’cü ilan edilirken, Pensilvanya’ya övgüler düzenler kabinede nasıl kendilerine yer bulabiliyordu?

O Kadri Gürsel, O Ahmet Şık; zindandayken;

Hawai Basın Konseyi Onur üyeliğine seçiliyordu.

İngiliz "Guardian" da manşet atıyordu:

"Türkiye’de basın özgürlüğü yargılanıyor!"

Yani; dünya habersiz değildi Yeni Türkiye’de olup bitenden.

Çok sevip-saydığım Meslek Büyüğüm Prof.Haluk Şahin,

"gazeteci hapsetmek, gazeteci öldürmekten sonra

en ağır sansürdür" derken ne haklıydı!

Mücadele bayrağı gazeteciler;  kumpaslardan

sağ çıkmış ama OHAL’de tutuklanmıştı.

Gazetecilik faaliyetinden hapisteydiler.

İşin özeti buydu!

***

Türkiye’de; Eski’si, Yeni’si farketmez; gazetecilik hep zor iştir.

Çileli meslektir.

Oysa basın özgürlüğü demokrasinin ön koşuludur.

Gazetecilik; düşünce özgürlüğünü, eleştiri hakkını

köreltenlerle mücadeledir. (Tabii onuruyla bu işi yapanlar için)

***

Yazının ilk bölümüne Ahmet Şık sözüyle girmiştik. Yine öyle bitirelim;

"Kimse Cumhuriyet Davası’nın terör örgütüne destek davası olduğunu söylemesin. Siz gazeteciliği suçluyorsunuz!"

Cumhuriyet de Sözcü davaları da düşer!

Gazetecinin sözü bitmez!

Soylu yüreklerimizle kalemimiz tükenmeden işimizi yapacağız!..

Kahrolsun İstibdat Yaşasın Cumhuriyet!

https://twitter.com/Atikopruluoglu

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87