Perinçek, özetle şunları belirtti:
Vatan Savaşının iç cephesi var, dış cephesi var. Türkiye iç cephede Bölücü Terör örgütünü hendeklere gömdü. Şimdi mücadele Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyinde yoğunlaşıyor. ABD, Güney sınırımızda Barzanistan’dan Doğu Akdeniz’e uzanan bir koridor açmak peşindedir. Adına “Kürt Koridoru” diyorlar. Biz, “ABD-İsrail Koridoru” diyoruz. Bu koşullarda Vatan Savaşı sınırlarımızın dışına taşmış bulunuyor.
İç ve dış cephe aslında tek bir cephedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin’e yazdığı mektupta, teröre karşı ortak eylem önerisinde bulundu. Bölücü ve yobaz terörünü bitirecek stratejik adım budur. Çünkü teröre karşı Rusya ile işbirliği, Suriye, Irak ve İran’la işbirliği anlamına gelmektedir.
Yanıt Amerika’dan geldi. Atatürk Havalimanı’ndaki terörü yapanların kastı şudur veya budur, nesnel olarak bakarsak, Türkiye’nin stratejik atağına ABD cephesinden yanıt gelmiş bulunuyor.
Türkiye dış cephede Rusya ve bölge ülkeleriyle ortak mücadele isteğini ilan etti. Bu girişim karşısında ABD cephesindeki telaşı dün gördük. Aynı gün Atatürk Havalimanı Dış Hatları'nda bombaları patlattılar. Bombayı patlatanın PKK ya da IŞİD olmasının bir önemi yok. Her ikisi de ABD’nin piyonudur. Bugün ABD resmî makamlarını temsil eden Henri Barkey, “Türkiye IŞİD’e karşı mücadelede yoğunlaşmalı” diyor. Başka deyişle “PKK/PYD’ye karşı mücadeleyi durdurun.”
Teröre karşı mücadelede kesin sonuca ulaşmak için artık tehdit sıralamasını ve mevzilenmeyi doğru saptamak durumundayız.
Türkiye için birinci tehdit, Güney sınırımızda, Suriye’nin kuzeyinde ABD ve İsrail tarafından oluşturulan PKK devletçiğidir.
Türkiye, ABD-İsrail koridorunu bozmak için, Rusya, Suriye, Irak ve İran’la birlikte hareket etmek durumundadır.
ABD bombaları, Türkiye’nin Batı Asya ülkeleriyle ortak eyleme geçmesini engelleyemeyecektir.
Çözüm, devlet ve millet olarak topyekun mücadeledir.
Şu anda yakıcı görevler şunlardır:
Anayasanın 68/4. Maddesine göre, siyasal partilerin tüzük, program ve eylemlerinin “Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne” aykırı olması kapatma nedenidir. Devletin bölünmez bütünlüğü, devletin tekliği ilkesini ifade eder. Nitekim Siyasî Partiler Kanunu’nun 80. Maddesi, Anayasanın bu düzenlemesine dayanarak, siyasal partilerin devletin tekliği ilkesini değiştirme amacını güdemeyeceklerini ve bu yönde faaliyette bulunamayacaklarını hükme bağlamıştır.
2.DEVLET VE VATAN BÜTÜNLÜĞÜNE KARŞI SUÇ İŞLEYEN HDP MİLLETVEKİLLERİNİN DOKUNULMAZLIĞI DERHAL KALDIRILMALIDIR
“Kürdistan’a özerklik” eylemine ve en son Mecliste bölücü teröre destek eylemine katılan HDP milletvekillerinin dokunulmazlığı derhal kaldırılmalıdır.
TBMM Başkanı, Meclisi bu gündemle toplantıya çağırmalı ve Türkiye’nin devlet, toprak ve millet bütünlüğünü koruma kararlılığı, bütün dünyaya derhal gösterilmelidir. Milleti vatan için birleştirme sorumluluğu da ancak böyle yerine getirilebilir.
Güneydoğu illerimizde bazı belediye başkanları, eylemli olarak bölücü terör örgütünün faaliyetine ve Kürdistan’a özerklik suçuna katıldılar. Bu yerel yönetim sorumluları, yasalar gereği İçişleri Bakanlığı tarafından derhal görevden alınmalıdırlar.
Birleşmiş Milletler’de “İkiz Sözleşmeler” diye anılan “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi” ve “Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi” başlıklı uluslararası sözleşmeler, 4 Haziran 2003 günü TBMM’de yasayla onaylandı ve yasalaştı.
Bu yasa, Türkiye’yi, etnik, ekonomik, toplumsal parçalama yasasıdır. 35 yıl imzalanmayan, en sonunda AKP iktidarı döneminde CHP oylarıyla Meclisten geçirilen yasa, Türkiye’nin devlet ve millet bütünlüğünü ortadan kaldırmak ve devlet egemenliğini yok etmek için kullanılmaktadır (I. Sözleşme, Madde 1, 2/2, 5 ve 25, II. Sözleşme, Madde 1, l/2, 2/1).
Bu yasa, Lozan Antlaşması’nı delik deşik etmiştir ve yabancı devletlere müdahale hakkı tanımaktadır (II. Sözleşme, Madde 40, 41, I. Sözleşme, Madde 1 ve 27).
Türk Silahlı Kuvvetleri ve Polisimiz, 24 Temmuz’dan bu yana kahramanca mücadele yürüterek, bölücü terörü kendi kazdığı hendeklere gömmektedir. Bölge halkımız, barış ve güvenliğe kavuşmak için, bu mücadelenin bir an önce sonuçlanmasını istiyor. Halkımızın büyük acılar ve sıkıntılar içinde kalmasına daha fazla izin verilemez.
Yerel Yönetim Yasaları, Türkiye’de yerel demokrasiyi ortadan kaldırmak yanında Bölücü Teröre Örgütüne kan dökme olanağı tanımıştır. Kaldırılmış olan kasaba belediyeleri ile mahalle haline getirilmiş köy muhtarlıklarının yeniden kurulması, demokrasinin gereğidir. İl özel idareleri güçlendirilerek yeniden kurulmalıdır. Bunun yanında Yerel Yönetim Yasaları, Bölücü Teröre karşı mücadelenin ihtiyaçlarına göre değiştirilmelidir.
Bazı kamu görevlilerinin Bölücü Teröre karşı mücadelede görevlerini yerine getirmediklerini öncelikle halkımız saptamaktadır. Bazı kamu görevlilerinin kararsızlığı, Güneydoğu bölgesi halkının devlete güvenini sarsmaktadır. Bölücü Teröre son vermek ve halka hizmet ihtiyaçlarına uygun olarak, validen başlayarak yetenekli, kararlı, cesur kamu görevlileri atanmalıdır.
PKK/HDP, vatanımızın bir parçasında “özerklik” ilan ediyor. Bu koşullarda AKP ve CHP’nin “Avrupa Özerklik Şartı”nı Anayasaya geçirme girişimleri, Bölücü Terörle suç ortaklığından başka bir anlam taşımıyor. AKP ve CHP, şu andan itibaren ağızlarına özerkliğin lafını bile almamak sorumluluğuyla karşı karşıyadırlar.
Bölücü Teröre karşı mücadelenin bir an önce kesin sonuca ulaşması için, terör suçlarının yargılanması ve infazında hukukun uygulanması ve kararlılık şarttır. Asker ve polisimizin canla ve başla yürüttüğü mücadelenin etkin ve caydırıcı olması için, yargıda hız ve infazlarda kararlılık gerekiyor. Barışa ve kardeşliğe bir an önce kavuşmak buna bağlıdır.
Çeşitli gazete ve televizyonlar, açıkça Bölücü Terör Örgütünün şiddet eylemlerinin propagandasını yapıyorlar. Suç işleyen medya organlarına yasaların uygulanması, basın özgürlüğüne aykırı değildir, en başta Mehmetçiğin yaşam özgürlüğünün gereğidir. Mehmetçiğe ve polisimize karşı şiddet eylemlerinin ve cinayetlerin övülmesi ve teşvik edilmesi, yalnız güvenlik güçlerimize karşı değil, vatana ve millete karşı suçtur. Bölücü Terörü kışkırtan propagandaya son verecek önlemler derhal alınmalı ve uygulanmalıdır.
Bugün bazı sözde sivil toplum kuruluşları ve sözde meslek kuruluşları açıkça Bölücü Terör Örgütünün organları olarak faaliyet yürütmektedirler. Onların bu faaliyetlerinin bedeli, Mehmetçiğin ve Polisimizin kanıyla ödeniyor.
Bölücü Terör Örgütü, 18 yaşından küçük çocuklarımızı ve gençlerimizi ateşe sürmekte, ailelerini büyük acıların içine atmaktadır. Kamu kurumları, bu gençlerimizi kurtarmak için ailelerini ve işyerlerini bilgilendirmeli ve işbirliğine gitmelidir.
Bölücü Terör örgütü elemanlarının üniversitelerde terör yapmalarına kesinlikle izin verilemez. Üniversitelerimiz, bölücü teröre özgürlük tanıyan uygulamalara son vermeli, yüksek öğretimde özgürlük ve barış ortamı sağlanmalıdır.
ABD emperyalizmi ve İsrail başta olmak üzere bazı ülkeler, bölücü terör örgütünü silahlandırmakta, donatmakta, eğitmekte, siyasal alanda desteklemektedir. Bu desteğe son vermeleri için, ilgili ülkelere karşı, devletçe ve milletçe elbirliği gerekiyor. Suç işleyen PKK mensuplarının derhal Türkiye’ye iadesi için, diplomatik girişimler kararlı olarak yürütülmelidir.
Bölücü Teröre karşı en etkili siyaset, komşularımız Suriye, Lübnan, Irak, İran, Azerbaycan ve Rusya ile işbirliği ve Asya ülkeleriyle dayanışmadır. Bu ülkelerin toprak bütünlüğü, Türkiye’nin toprak bütünlüğüdür. AKP iktidarı, komşularımıza terör ihracına derhal son vermeli ve en büyük ticaret ortağımız Rusya ile ilişkileri tamir etmelidir. ABD ve Avrupa ile ilişkilerimizin normalleşmesi de bu kararlılığa bağlıdır.
Devlet, vatan ve millet bütünlüğü, her türlü sınıf, topluluk ve kişi çıkarının üstünde, bütün milletimizin meselesidir.
Hiçbir ayrım gözetmeden bütün milletimizi, siyasal partileri, sendikaları, meslek odalarını ve kitle örgütlerini, Türkiye Cephesinde sımsıkı birleştirmek için Vatan Partisi olarak görevimizi yerine getirme kararındayız.
Haber Habere