Gündem:
PROJE: 'MUTLU, ÖZGÜR BİR TÜRKİYE YARATMAK!'
PROJE: 'MUTLU, ÖZGÜR BİR TÜRKİYE YARATMAK!'

İşte sacitaslan.com internet sitesinde yayımlanan ve Dilek Çimen tarafından gerçekleştirilen Gülgûn Feyman Budak röportajı;


Türk televizyon tarihinin duayen spikerlerinden Gülgün Feyman ile röportaj yapmak benim için inanılmaz heyecan vericiydi ve müthiş keyif aldım, enerjim daha da yükseldi. Gülgün Hanım son derece nezaket sahibi bir hanımefendi. Ayrıca genç habercilere yaklaşımı tamamen ön yargısız ve onların gelişimine odaklı, karşılıksız. Kendisine buradan sonsuz teşekkürlerimi sunmak istiyorum ve bana çok uğurlu geleceğine inanıyorum.

Söyleşimizde neler yok ki! Dolu dolu ve doyurucu bir söyleşi oldu. Gülgün Hanım asla oynamıyor, tarafını belli etmekten çekinmiyor, eleştirilerini yerinde yapıyor ve her zaman olduğu gibi ufkumuzun gelişmesi yönünde büyük katkılar sağlamaya devam ediyor ve bunu aşkla yapıyor.

Kaza geçirip, omuzunun zedelenmesi sebebi ile çok ağrıları olmasına rağmen, hem profesyonel hem de sevgi dolu, nazik duruşundan ödün vermeyip röportajın hakkını verdi. Buradan kendisine tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletiyor ve bir an evvel eski sağlığına kavuşmasını diliyorum.

Şunu da belirtmeden geçmeyeyim: Eğlence programlarını bile haber niteliğinde aktarabilme potansiyeline sahip başka biri sunucu tanımıyorum.

Bu güzel söyleşiden feyz alacağınıza inanarak, haydi buyrun diyorum. Sevgiler.

DÇ:  Gülgün Feyman'ın günleri nasıl geçiyor?  
GF: Günlerim hem çalıştığım hem de ev kadını olduğum için tatlı bir telâş içinde geçer. Sabahları güne erken başlıyorum. Ev işlerim biter bitmez altı sevimli can dostumuz var. Çok sevimli köpeklerimiz. Onların bakımı ile ilgilenip dünya ve ülkemde neler oluyor diye bilgisayarımın başın geçerim. Notlarımı tutarım. Kitaplarımdan beslenir ve hazırlıklarım bittikten sonra işime gitmek üzere yola koyulurum. Saç makyaj gibi detaylarla asla vakit harcamam. Kendim yaptığım için en fazla 15 ilâ 20 dakika içinde süslenme faslım biter. Ekran için gereklidir ama ayna karşısında fazla zaman harcamaya gerek yoktur. Yayın saatim geldiğinde işimi yapar evime dönerim. Ev yaşantısını eşim ve ben çok seviyoruz. Bir zorunluluk varsa dışarı çıkarız. Akşamları bol bol okumayı bazen tartışma programları veya film izlemeyi seviyoruz. Çocuklarımız, ailemiz, dostlarımız her an etrafımızda olsun isteriz. Yemek pişirmek benim için terapi gibi olduğundan, mutfak işlerini de çok severim. Özetle sade,sakin ve huzurlu bir düzenimiz var.

DÇ:  Oldukça huzurlu. Okuduğunuz kitap ve filmlerden bahseder misiniz?
GF: Daha çok inceleme  araştırma, tarih kitapları okurum. Amiral Soner Polat’ın Türkiye İçin Jeopolitik Rota adlı çalışmasını büyük zevkle okuyorum.Tam bir hazine.
Şevket Süreyya Aydemir’in Tek Adam adlı ansiklopedik değerdeki eserini tekrar okudum.
Prof Dr Yaşar Nuri Öztürk’ün bütün kitaplarını okudum. Kur’an mealini yeniden okuyorum.
Elimde ayrıca Türkçe ile ilgili olağanüstü bir araştırma kitabı var. Abdullah Gürgün’ün İsveçlilerin Türk Kökenleri Üzerine adlı çalışması.
Film isimlerini hatırlamakta daima zorlanırım.
Oyuncu derseniz Meryl Streep muhteşem bir oyuncu. Sofi’nin Seçimi adlı filmdeki oyunculuğu muhteşemdir. Film Sophie Zawistowska adlı kadının ikinci dünya savaşı sırasında ikiz çocuklarından birini  ölüme yollaması için yapmaya zorlandığı seçimi anlatır. Çok etkilenmiştim.

DÇ:  Evet, 1947’de geçen hikayesi, genç yazar Stingo'nun ağzından anlatılıyor. Ben de çok etkilenmiştim. Sizi yıllardır televizyon ekranlarında görmeye alışığız ama bunun yanında sinema perdesinde de 6 ayrı filmde yer aldınız?
GF: Sinema perdesinde izlediğiniz yine mesleğimle ilgili görüntülerdir. Bir oyunculuk şaheseri değildir. Yönetmenlerden talep olmuş, birkaç dakikalık sunumları yapmışımdır. Beyaz perde için işimdir yaptığım. Oyuncu değilim yani.

DÇ:  Yine de izlemek keyifliydi. Mesleğinize aşık olan bir spiker olarak spiker olmasaydınız hangi mesleği tercih ederdiniz? Spikerlikle ilgili pişmanlığınız oldu mu hiç?
GF: Mesleğimi kazanmak şimdi olduğu gibi kolay bir iş değildi benim için. TRT yani Türkiye Radyo Televizyon kurumunun dışında yayın organı yoktu. O yıllarda radyo ve televizyon spikerleri sınav ile alınıyordu. 7 bin kişi içinden sayısız sınav sonucunda beş isim TRT de çalışma hakkını elde ettik. Sayısız eğitimden geçtik. Şimdi işler çok kolay. Ağzı olan konuşuyor. Bu yüzden güzelim Türkçemiz anlaşılamaz hale geliyor ne yazık ki ve çok ciddi olarak bozuluyor. Türkçemizi doğru telaffuz edenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azaldı. Adam kayırmacılık bu meslekte moda oldu. Bu durum dilimize çok büyük bir tecavüzdür. Dilini konuşamayanların radyo ve TV’lerde neler yaptığını herkes duyuyor, görüyor. Okumayan, araştırmayan, öğrenmekten uzak, bir düzenin ürünü olan yeniler de ekran sarhoşluğunda yuvarlanıp gidiyorlar. Niye uğraşsınlar ki. Kolay kazanılan bir özel işin kolay uygulayıcıları oluyorlar. Zaten sabun köpüğü gibi sönüp gidiyorlar Başarılı olan çok az.
Keşke çoğalsalar. Keşke yaptıkları işin ağırlığının farkına varsalar. Zevkle izlesek. İşte bu güzel mesleğin dışında başka bir iş düşünmedim. Ancak gelinen nokta pek parlak değil. Türkçe bozuluyor .

DÇ: Kesinlikle size katılıyorum! Peki Gülgün hanım, hayata hep tebessüm eden ve güzel bakan biri ve konuşma uslubu terbiyesi olan, dünden bugüne geçen zamanda kelimelerin gücünü, kelimelerin "sihirli" gücünü anlatabilir misiniz?
GF: Bir şiirle anlatayım o zaman;

“Sözünü bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz
Sözünü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı 
Bal ile yağ ede bir söz”

Koca Yunus Emre’den sözün gücü üzerine şahane bir bakış,vurgu.
Konfüçyüs’e sormuşlar: “Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu diye, büyük filozof, şöyle cevap verir: “Hiç kuşkusuz, dili gözden geçirmekle işe başlardım.Önce dilini düzeltirdim der. Ekler;

“Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz.
Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz.
Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur.
Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar.
Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez.
İşte bunun içindir ki dil, çok önemlidir!”

İşte bu yüzden sözcükler başıboş bırakılamaz.  Fazla söze gerek var mı?

DÇ:  O kadar muazzam bir şekilde dile getirdiniz ki, bence de fazla söze gerek yok. Benim için çocukluğumun spikeri konumundasınız... Çok izlerdik sizi... Bize biraz TRT yıllarından bahseder misiniz? Nasıl bir dönemdi, neler hatırınızda kaldı? Bugünle kıyaslarsak neler söylersiniz?
GF: Bu soruya yanıtlarım bu kısa söyleşiye sığmaz asla. TRT yani Türkiye Radyo ve Televizyon kurumu tek yayın kuruluşuydu. Son derece güçlü eğitim veren bir kurumdu. Kurum içi eğitimler olmazsa olmazdı Eski TRT’de. Şimdi ise görünen köy kılavuz istemiyor. Son derece ilkesiz bir anlayış hakim. Zaten izlenmiyor. İzlemiyorum. Yazık edildi. TRT tıpkı BBC gibi resmi ve güvenilir bir yayın organı olabilmeliydi. İlkeli ve tarafsız. Son gelinen noktada yayıncılıkla ilgisi olmayan kişilerin önemli koltuklarda oturması TRT’nin izlenemez bir kurum olmasına yol açtı. Olur olmaz kişilere çuvallar ile paralar verilerek içi boş programlar üretilmesi vs. Son derece değerli ekran yüzlerinin sırf Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı olduğu için kızağa çekilmesi. Ekranın kirlenmesi. Bağnazlığın baş tacı edilmesi. Çok yazık oldu. Bence gelinen noktanın özeti bu. Çalıştığımız yıllar altın yıllarmış.

DÇ:  Evet, BBC’yi örnek göstermeniz tam isabet oldu. Gülgün hanım, bu anlamda yılların tecrübe birikimi süzgeçten geçip sezgiye dönüştüğünde, Türkiye'nin geleceği ile ilgili sezgileriniz nelerdir?
GF: Karanlık bir dönemden geçiyoruz. Ancak Atatürk’ün gençliğe hitabını asla unutmayalım. Aydınlık Türkiye için ne yapılacaksa oradan bize mirastır, emirdir. Asla umutsuz değilim. Her türlü baskı daima ölmeye mahkûmdur.

DÇ:  Evet, Hürriyet, başkasına zarar vermeyecek her türlü davranışta bulunmaktır. Bilgilenmek güzeldir bunu biliyoruz ama insanları her gün haberdar etmek, bilgilendirmek nasıl bir duygu?
GF: Bilgilenmek elbette çok önemli ve güzel. Ancak seyirciyi olaylardan haberdar etmek bir ekip işidir. Sağlıklı iletişim içinde olan bir ekibin işidir. Habercilik ister radyo, ister TV ister gazetede veya haber sitelerinde  nerede olursa olsun tek adam anlayışı ile yapılamaz. Ekiple yapılır. Doğru, güvenilir haberciliğin olmazsa olmazı objektifliktir. Haber ekibi bunu başarırsa haberi sunmak ayrı bir zevk ve gurur verir ekran yüzüne. Bu işi yıllardır yapıyorum ve seyircinin tepkisinden çok iyi anlıyorum ki güvendikleri önemli isimlerden biriyim.

DÇ:  Bence çok önemli isimlerden birisiniz. Sizinle röportaj yaptığım için, beni kabul ettiğiniz için bu anlamda çok mutlu ve heyecanlıyım. Başarılarla dolu bir meslek hayatınız var. Bu bağlamda, "Her programa çıkarken mutlaka yaparım" dediğiniz bir şey var mıdır?
GF: Ekrana çıkmak çocuk oyuncağı değil. Ciddi bir iştir haber ve habercilik. Ciddi yapılması gerekir. Her an her duruma hazırlıklıyımdır. Çok okurum,araştırırım. Sorarım ve öğrenirim. Tarih, siyaset bilimi ve ekonomi çok çalıştığım konulardır. Zaten tarihçi olduğum için Türkiye’nin dününü ve bugününü okumak görmek kolay oluyor. Gerisi zaten geliyor.Yaptığım özel iş budur.

DÇ:  Sizin unutulmayan sunuculardan olduğunuzu düşünüyoruz. Tecrübelerinizin ışığında  bunu bu şekilde, böyle, böyle yaparsanız ilerlersiniz, şu, şu adımı atmaktan asla çekinmeyin diyebileceğiniz, bu yöndeki tavsiyelerinizi duymaya ve uymaya can atan arkadaşlarımıza neler söyleyeceksiniz?
GF: Fazla bir şey yok. Dilimize sahip çıkmak, kendine ve işine saygı duymak. Gerisi kolay.

DÇ:  Gençlere neler tavsiye edersiniz? Ben şu hatayı yaptım siz siz olun asla yapmayın diyebileceğiniz bir tavsiyeniz var mı?
GF: Mesleki hatalarım olsaydı bu söyleşiyi yapabilir miydik?

DÇ: Çok titizsiniz ve işinize büyük saygı duyuyorsunuz. Mesleğine bu denli aşık olan birinin hata yapması söz konusu olamaz diye düşünüyorum ben de. Sesi ve diksiyonunu sayesinde Türkçe'yi bu kadar güzel kullanan biri olarak, dilimizin bulunduğu durum ve geleceği hakkında neler söylersiniz?
GF: Dilimizin içine sürüklendiği halleri sanırım biraz anlattım. Aslında SPİKER adlı kitabımda uzun uzun dilimizin nasıl bozulduğunu ve yapılması gerekenleri anlattım. Çok bilinçli olmak gerekiyor. Dil ile ilgili sağlıklı eğitim verilmesi ve eğitime ilkokuldan başlanması lâzım. Dilimizin bir bayramı var bu bayramı kutlayan tek bir eğitim kurumu, bakanlık açıklaması veya köşe yazısına rastlamadım. Ortak bir yazım kılavuzumuz bile yok. Sözlükle kavgalı bir toplumuz. Buna ekran yüzleri dahil. Çok pek çok şey var. Önce eğitim gerekiyor.

DÇ:  Mevcut projeleriniz nelerdir?
GF: Projem yaşama dair…Mutlu özgür bir Türkiye yaratmak. Bunu elbirliği ile gerçekleştireceğiz.


Dilek Çimen
www.sacitaslan.com


Haber Habere
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87

FED FAİZİ KARARINI AÇIKLADI
ABD Merkez Bankası faiz kararını açıkladı.

Haberi Oku