GÜVENİLEN DAĞLARA LAPA LAPA KAR YAĞARSA… (1)

Yaygın ve klişe sözler vardır: Sebepler sonuçları doğururmuş. Güvenilen dağlara kar yağarsa ne olurmuş. Haksız algılar uzun ömürlü olmazmış. Belgeler dağıtılmadan, şüpheler dağılmazmış. Ekilenlere hep biçilirmiş. Bazı ülkelerde güçlü hükümet; eşittir sıfır yönetim ya da sıfır istikrar demekmiş gibi…

Bugün bunlardan yola çıkarak hem kendime, hem de okurlara not düşmek istedim!

Örneğin Kızılay 400 kişi alacağını açıklayınca 50 bin üniversite mezunu müracaat etmiş. Siz bizdeki ekonomik istikrara, yaratılan istihdama, eğitimli işsizlik oranına bakar mısınız? Ülkemizin dolarla serüvenine, Rakka’da kaçırılan askerlerimizin akıbetine, Suriye’de verdiğimiz 19. şehide, Aladağ’da faciadan kurtulan kızlara zorla yalan ifade baskısına girmeyeceğim.

Yerli ve milli diye diye “yerli ve milli şirketlerin” 400 milyar doları bulan borçlarına,  turist gelsin diye duaya çıkmamıza(!)  rağmen kapısına kilit vuran otel sayısına, 43 ilimizde kadın vekil olmayışına, büyü bozma ve cin çıkarma hastanesine de değinmeyeceğim. Ancak yazı yazan biri olarak beni masa başına çakacak kadar acı, olaylara az buçuk dokunup, ülkemizin geleceğinden kendini sorumlu tutanları sorumluk ve vicdani hesaplaşmalarıyla baş başa bırakacağım…

Konuları (sorun mu deseydim?) masaya yatırırken neden olanları başarılarıyla övünmeleri için(!) rahatsız etmemeye özen göstereceğim. Ama mesleğim gereği hem dinlediklerimi, hem satır satır okuduklarımı paylaşırken,  işsiz, aşsız ve umutsuz çocukların, hayallerinin, gelecek düşlerinin, kavgalarının, sevdalarının acısını tee içimde duyduğum için de zorlanacağım…

Bizim bakanların insanı çileden çıkaran açıklamalarına da girmeyeceğim. Örneğin Numan Kurtulmuş’un uçaklarda “Sözcü Gazetesi” neden yok sorusuna karşı; “Ne yapayım Allah Allah” şeklindeki cevabına, Ekonomi Bakanı Zeybekçi’nin, “Kızım için iş istiyorum” diyen çaresiz anneye sesini yükselterek; “Ben de iş istiyorum, ben de iş istiyorum” şeklindeki çiğ çıkışına da girmeyeceğim. Ha bu arada iş isteyen bakanın siyasetten önce Denizli’de binlerce işçi çalıştıran fabrikaların sahibi bir iş adamı olarak iş arama noktasına gelmesini de değişen Türkiye ve yeni Türkiye gerçeğiyle açıklayarak vay be diyeceğim…

Özellikle de bizim gibi ülkelerde duruşu korumanın bedelinin ağır olduğunu, haksızlığa, adaletsizliğe, sömürüye, baskıya karşı yüreğin aynı frekansta titreşmesinin ve aynı acıyı hissetmenin zor olduğunu unutmayacağım…

Hesap sorulamayan, ceza verilemeyen anlayışın sonucunda açılan 17 bin tarikat yurdunda çocuklarımızın başına gelenleri, ilim ve irfan yolunda yaşam hakkı yok edilenleri, yangın çıkışı ararken çığlık atarak dört dönen kızlarımızın fıtrat -kader diye açıklanan ölümlerini daha önce uzun uzun yazdığım için yüzeysel geçeceğim…

550 sandalyeli TBMM çoğu kez boşken, bakan yardımcılığından sonra yedek vekillik kadrosu verilmesine ağzım açık baka kalacağım…
Varını yoğunu inşaat sektörüne bağlayan topal ekonomimizin hızla harcayıp gözden çıkardığı emekçilerin dramına, yaşadığımız ülkenin acı geçeklerine az da olsa değinmeden geçmeyeceğim.

Ucu bucağı, çapı gücü belli olmayan terör saldırılarında gelecekleri ellerinden hoyratça alınan ve canlarını vatan toprağına bırakarak göçüp gidenlerin acısını yüreğimin derinliklerinde duymaya devam edeceğim…

Not: Yazının devamı yarına…
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87