KENDİNİ BİL!

Başlık bu kez Sokrat’tan! Yıllarca önce yaşayan ünlü bilge “kendini bil” diyor. Kime diyor? Kendini bilmeyenler bilir, kime dediğini ve kimi kastettiğini. Ne demektir kendini bilmek? Gelin masaya yatıralım.

Kendini bilmek kendini olduğu kadar, kendi dışında kalan insanlık hallerini de fark etmektir bir.

Daha fazla insan olma yolunda sakin ve sabırlı adımlar atmaktır iki.

Geçmiş değerlerin, toprağı vatan yapanların, sanatçıların, yazarların, ülkeye katma değer kazandıranların, alt yapıyı oluşturanların değerini bilmektir üç.

Gerçekleri görmemek inadından vazgeçmektir dört.

Hep ben bilirim, en iyi ben bilirim, boyun eğmeyeni eğdiririm egosundan sıyrılmaktır beş.

Bireysel dertleri dert edinmek, herkesin derdine derman olmak, çare bulmak için kişisel hırslardan vazgeçmektir altı.

Kendi gerçeğinin peşinde koşmaktan vazgeçip önce ülkenin sonrada dünyanın dertleriyle dertlenmektir yedi.

Bana ne dünya işlerinden, bana mı kalmış memleket işleri demeden, kendi işine gücüne dalmamaktır sekiz.

Daha uzatmak mümkün ama burada durup soluklanalım.

Hepimiz biliyoruz, görüyoruz, tanığız. Artık bu tür bilgilere eğitim sistemimizde yer de yok, gerek de! Bunları görünce Sokrat’ın sözlerini okul yıllarımda ezberleten Felsefe Hocamı saygıyla anıyorum. Bizim kuşak bu ve benzeri bilgece sözlerin doğru, sağlıklı ve geçerli olduğuna hep inandı, inanıyor, inanmakta devam ediyor. Şu anda elimizde bunların sonuçlarını ölçecek terazi yok. Ama yaşanılan bir geçmiş, bugünlere kadar gelen bir geçerlilik, yarınları uzanan bir gerçeklik var…

Şimdi yetişen gençlik hangi bilgi birikimiyle ortalarda dolaşacak? Hangi alt yapısını yarınlara taşıyacak? Dünyadaki yaşıtlarıyla nasıl yarışacak, önüne dayatılanları nasıl engelleyecek? Günün modasına uyarak kimi nasıl hizaya sokacağını planlarken(!) onu kimler, nasıl kurtaracak? Yeni bir moda var artık X Y Z kuşağı diye! Yaş olarak bu kuşakların hiç birine dâhil olamamanın hüznü ve efkârıyla(!) öğrendim ki X kuşağı televizyon izleyen ve düzenli gazete okuyan kuşakmış. Y kuşağı gazete ve kitapla ilişiğini kesmese de esas olarak internete meyilli kuşakmış. Z kuşağı ise hayatı cep telefonu olarak algılayan, sadece yüzde 9’u gazete okuyan kuşakmış.

Bunca genel kültür bilgisinden sonra sanırım artık yazının başlığına dönebiliriz. Sokrat yine haklı çıktı. “Kendini bil” derken tam da bunları kastetmiyor mu?

Hata yapma özgürlüğü, saçmalama özgürlüğü diye bir şeyi devlet yönetimi kaldırır mı? Şimdi kalkıp bunca dert varken sıra buna mı geldi diyebilirsiniz? Evet, geldi de geçti bile! Şunun şurasında Cumhuriyetimizin 100. Yılına az bir şey kalmışken ne haldeyiz ve nelerle zaman geçiriyoruz? Örnek mi? Çooook. Laik hukuktan uzaklaşıyor, şer’i hukuka yaklaşıyoruz. Ormanlarımız yanıyor, ağaçlar rant için kesiliyor, sel ülkeyi felç ediyor, sanayisi çöken, tarımı can çekişen, gençleri işsizlikten ve umutsuzluktan çekip gitmek için ülke arayan, terörü hala can alan bir ülkede her şey bitti de sıra müftülerin nikâh kıymasına mı geldi?

5 yılda 1 milyon 112 bin kadın iş hayatından uzaklaşmak zorunda kalmış. Yani devlet yaşlı ve çocuk bakımını çözemediği için kadın istihdamdan uzaklaşmış. Siz bakmayın CB’nın şahitlik yaptığı her nikâhta 4 çocuk diye dayatmasına. Aslında boşanan boşanana! İsterseniz istatistiklere bir göz atın…

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87