KÜÇÜKÇEKMECE’deki BÜYÜK BULUŞMA…

“Anadolu’da bir kızım var okuyacak!”
“Çağdaş Türkiye’nin çağdaş kızları!” gibi saran, kavrayan, kucaklayan ve insanın gönül tellerini titreten sloganlarla yüreğimdeki yeri ayrı değil, apayrı olan ÇYDD’ni Türkan Saylan’ın emaneti olarak görürüm. Yıllarca her düzlemde il içi il dışı toplantılarına katıldım, konuşmalar yaptım, yazılarıma, kitaplarıma konuk oldular. O buluşmalar sırasında özel dostlar- dostluklar edindim. Yaptıklarından ve hayata geçirdiklerinden de hep mutluluk ve gurur duydum… 
Çilelin Coğrafyası Yok” adlı kitabımda uzun uzun anlattığım gibi Diyarbakır, Mardin, Cizre, Şırnak, Van, İdil, Hakkâri, Urfa, Ceylanpınar, Siverek, Harran o dönemde ÇYDD ile gittiğim ve konuşma yaptığım yerlerdi…
Hafta sonu ÇYDD Küçükçekmece Şubesi’nin düzenlediği toplantıda; “Savaş olan topraklarda kadın ve çocuk olmak” konusunu anlatırken yine o günlere ve o yıllara döndüm.  Bu zorlu ve zorlayan konu başlığını; kulağa, yüreğe, zihne, en çok da ruha iyi gelen bir toplantıda dile getirmeye çalıştım…
Öncelikle gözümün önünden gitmeyen güzellikleri sizinle paylaşmalıyım...
Salonu dolduran kadın- erkek, genç- çocuk- çalışan- emekli herkesin gözünde gördüğüm şey umut ve dayanışma idi. ÇYDD bursiyerleri, ÇYDD gönüllüleri, onların aileleri ve dostları her yerden koşarak gelmiş ve salonu doldurmuşlardı. Şimdi ben kalkıp onların yaptıklarına ve projelerine bir emek destanı mı desem? Elin cömertçe taşın altına sokulduğu ciddi bir özveri mi desem? El ele yürek yüreğe yazılan bir yol arkadaşlığı mı desem? Sınırları zorlayan bir imece, bir dayanışma mı desem? Bilemedim! Bildiğim o ki kimi bileklik yaparak, kimi evinde yaptığı içli köfteleri dernek üyelerine satarak, kimi kitap ayracı, kimi Küçük Prens figürleri tasarlayarak, kimi kara kalem tablolarını satışa çıkararak çorbada tuzum olsun diyerek yola çıkmışlar…
Beni can evimden yakalayan bir dost grubuyla aylar önce bu toplantıya karar verdiğimizde itiraf etmeliyim ki böylesine bir tabloyla karşılaşacağımı öngörememiştim.
Salonu dolduran herkesin yüreğine dokunan bu buluşma için söyleyecek sözüm verecek örneklerim çoktu, ancak söze nereden başlayacağımı bilemiyordum?
Sevgili değil çok sevgili ÇYDD’nin bugüne dek yaptıklarından, ya da başına gelenlerden mi girsem? Salona gülümseyerek bakan Türkan Saylan hocamın görüntüsüne mi dalıp gitsem? ÇYDD ailesinden Prof. Dr. Ayşe Yüksel’le Van’da başlayan, Prof. Dr. Yıldız Tümerdem’le İstanbul’da devam eden dostluğumuzun derinliklerine mi dalsam? 
Yaşamımızı zenginleştiren, çoğaltan, anlamlı ve çekilebilir kılan gerçek dostların her yerden koşup gelerek sergilediği vefadan mı söz etsem? Kürsüye benden önce çıkan ÇYDD Küçükçekmece Şube Başkanı Eczacı Ender Lüleburgaz’ın vurgulu konuşmasını mı aktarsam? Dilan ve Mesut adlı öğrencilerin seslenişlerindeki içtenliğe mi dikkat çeksem?
Müzik yapan gençlerin özel repertuar seçimleriyle bizi alıp gençlik yıllarımıza götüren şarkı ve türkülerinden mi söz etsem? Üyelerin başarılı, sindirilmiş, değer bilen ve değer veren yaşam öykülerine mi şapka çıkarsam? Hülya Say, Belma Bekiroğlu Buzlu, Ahmet Kudret Haker’in çok farklı, çok etkileyici, çok sıcak jestlerini mi dile getirsem?
Dünyanın çeşitli yerlerinde yaşanan savaşlarda kadınlara ve çocuklara yapılanları anlattığımda sele dönen gözyaşlarımızı mı silmeye kalksam? “Gitme Dönmezsin Dedi Annem” adlı kitabımı imzalatan bir annenin; “Siz gitme diyorsunuz, ben çocuklarıma gidin ve dönmeyin diyorum” derken sesine ve gözüne yansıyan acıyı mı dillendirsem?
Her zaman olduğu gibi güven veren, umut veren bakışlarla salona bakan ATATÜRK’ün konu başlığımı da içeren; “Ulusun yaşamı tehlikeyle karşı karşıya kalmadıkça savaş bir cinayettir” şeklindeki evrensel sözüne mi dikkat çeksem? Cumhuriyete gözü gibi sahip çıkan, Atatürk sevgisini kutsal ve ulusal bir emanet gibi taşıyan ve salonu dolduran ÇYDD üyelerini mi ellerim kızarıncaya kadar alkışlasam? Yoksa konuşmamın bitimindeki kahve sohbet sırasında aramızda geçen duygu yüklü, vefa dolu, hüzünlendiren ve düşündüren sözlere mi duygulansam?
Bilemedim! Bildiğim o ki; Tüm yüreklerin aynı amaç uğruna buluştuğu o sıcak toplantıdan bana kalanları sıralamaya çalıştım. Emeği geçenleri kutlayarak ve alkışlayarak…

NOT: KÜÇÜKÇEKMECE’deki o toplantıdan BÜYÜK umutlarla ayrıldım. O günden beri kollarımı açarak 16 Nisan’ı bekliyorum. HAYIR’a hoş geldin demek için…
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87