‘LOZAN, HEZİMET’ ise SEVR NEDİR?

Türk milletinin karşıtları, bu milleti yeniden gün yüzüne çıkarttığı için Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ölümüne düşmandırlar. Bunlar, 1920’lerde Türk yurdunda Ermeni, Rum, Kürt devleti kurmaya çalışan etnik kesimlerin kripto torunlarıdır. Bugün karşımıza televizyonlarda, üniversitelerde, derneklerde, vakıflarda dini bütün adam veya liberal demokrat kılığı altında çıkarlar. Yaşadığı devlete düşman bu hain tipler, bu devletin uluslararası kuruluş belgesi olan ve 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’nı da zafer değil bozgun gibi gösterirler.

Bu saldırıyı başlatanlar da cumhuriyet düşmanı Said-i Nursi ile onun talebeleri ve devam ettiricisi Fethullah Gülen hainidir. Bunlar, aynı zamanda Lozan Antlaşması ile Osmanlı Devleti’nin yıkıldığı iddiasındadırlar.

AL SANA OSMANLI

Günümüzün gençlerini Osmanlı hayali ile kandıran bu odaklar, tarihçilik adı altında yalancılık yapıyorlar. Bunların başını çeken sahte tarihçi Mustafa Armağan, bir yazısında (https://www.yenisafak.com/yazarlar/mustafaarmagan/lozan-hezimettir-de-kac-sifir-gelin-bunu-tartisalim-2032199) utanmadan Mısır ve Sudan’ın yitirilmesini bile Lozan’a bağlamaya çalışıyor.

Halbuki sadece 2 örnek bunun bir yalan olduğunu göstermeye yeter:

* 1877 yılında Rus orduları, Yeşilköy önlerine kadar gelmiş, 2. Abdülhamit Ruslara büyük topraklar vererek onların çekilmesini sağlamıştı.

* 1912 yılı sonunda, dünkü Osmanlı vilayeti Bulgaristan’ın ordusu, Osmanlıları perişan etmiş; Çatalca’ya kadar uzanmıştı. Bulgarları da o günkü gerici Osmanlıcı iktidarı deviren Türkçü İttihad ve Terakki kurmayları yenmişler, Enver Paşa Edirne dahil toprakların bir bölümünü geri almıştı. O sıralarda, Mustafa Armağan ve Kadir Mısıroğlu gibi bozguncular, “Edirne’ye Enver gireceğine Bulgar girsin!” diyorlardı. Yani, bugünkü “Keşke Yunan galip gelseydi!” zihniyeti, Rumların yenilmesinden üzüntü duyan kriptoların zihniyetidir ki bunlar kendilerini gizlemek için İngiliz casusu Lawrence gibi Müslüman sarığı sarar veya fes giyerler.

ÇÖKMÜŞ BİR DEVLET

1920’ye geldiğimizde ortada Osmanlı Devleti diye bir devlet kalmamıştı. Başkent İstanbul işgal edilmişti. Limanlarımız, İngiltere, İtalya gibi devletlerin elinde idi. Osmanlı Devleti diye Orta Anadolu’nun bir bölümü ile Karadeniz’deki birkaç vilayet kalmıştı. 10 Ağustos 1920’de Osmanlı yönetiminin imzaladığı Sevr Antlaşması ile Türklere bırakılan toprak parçası bugünkü Türkiye’nin beşte birisi kadardı. Ki, buralarda olay olur ise İngilizler bu toprakları da işgal edebilecekti.

Doğu bölgemizde Ermenistan ve Kürdistan diye iki ayrı devletin kurulması kabul edilmişti. Karadaniz’de Trabzon merkezli Pontus Rum Devleti yeniden canlandırılacaktı çalışmaları başlatılmıştı. Trakya, Yunanistan’a bırakılmış, Batı Anadolu onlara verilmiş; Akdeniz bölgesi İtalyanlara, Suriye ve Sivas’a kadar olan kuzeyi Fransızlara, Irak ve kuzeyi de (petrol bölgesi) İngilizlere ayrılmıştı.

HAİN DERNEKÇİLER

Ortada Osmanlı’nın adı vardı ama bu sadece İstanbul’daki kukla bir saray yönetiminden ibaretti. Bunlar, “İngiliz centilmenliğine güveniyoruz!” diyerek kendilerini aldatıyorlardı. Ve Anadolu’da başlatılan Kurtuluş Savaşı’nı baltalamak için her türlü hainliği yapıyorlardı. Üyelerini Osmanlı Devleti’ni yöneten zatların oluşturduğu İngiliz Sevenler (Muhibler) Derneği, Müslümanlığı koruma yalanı altında oluşturulan İslamı Yükseltme (Teali-i İslam) Derneği, Kürdistan’ı Yükseltme (Kürt Teali) Derneği gibi bölücü dernekler, düşman İngilizlerle işbirliği halinde çalışıyordu.

Üstüne üstlük Osmanlı orduları dağıtılmış, silahlarına el konulmuştu. Sadece polis görevini yapacak biçimde jandarma kuvvetlerine izin vardı.

Halk yoksulluktan, hastalıktan kırılıyordu. Devlet sınırları içindeki Türk nüfusun 10 milyonun altına düştüğü söyleniyordu.

İşte böyle imkânsızlıklar içinde bir kurtuluş savaşı başlatıldı. Mustafa Kemal Paşa, düne kadar savaştığımız ve hep yenildiğimiz Ruslarla bambaşka bir ilişki geliştirdi. İktidardaki komünistlerle emperyalist batıya karşı işbirliği yaparak onların silah ve para desteğini aldı. 3 yıllık mücadele sonunda Osmanlı yönetiminin kabul ettiği Sevr’in beş katı toprağa ve tam bağımsız bir devlete sahip olduk.

Hezimetin ne olduğunu görmek isteyenler Mustafa Armağan ve Kadir Mısıroğlu gibi bozgunculara değil önce Sevr haritasına sonra da bugünkü Türkiye’ni temeli Lozan haritasına bir baksınlar, kararı ona göre versinler.

TEŞEKKÜRLER SAYIN ERDOĞAN: Dünkü Lozan mesajınızda, bu anlaşmayı devletimizin tapu senetlerinden birisi olarak gösterdikten sonra dediniz ki: “Lozan Barış Antlaşması’nın 95. yıldönümü vesilesiyle, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere bugünlere ulaşmamızda emeği olan tüm devlet adamlarımızı saygıyla yâd ediyorum.”

Bu birleştirici mesaj için teşekkür ediyoruz.

Artık, Lozan hezimettir diyen müfteriler düşünsün...

https://twitter.com/r_zelyut

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87