MANTIĞI da YOK, LÜZUMU da! ÖYLE mi?

Aklım, kalbim, kalemim, dilim başka şeyler yaz dese de bugün bir adım daha ileri gidiyor, iyimserliğin vereceği rehavete değil, karamsarlığın tetikleyeceği akla uygun örneklere değinmek istiyorum. Yönetim ısrarla, inatla, özenle ortamı bulanıklaştırmaya çalışıyorken, sormamız gereken sorular, irdelememiz gereken olaylar yok mu?
Davaların seyrini etkilemek ve işlerine öyle geldiği için askıya alınanları sineye niye çekelim?
Yalan yanlış bir ülke tarihi yazmak isteyenlerin oyununu neden bozmayalım?
Sorunun dalına budağına değil de özüne, çekirdeğine neden odaklanmayalım?
Utana sıkıla yüzümüze bakmaları gerekenlerin pervasızlığına neden göz yumalım?
Cumhuriyet değerlerini içselleştirmiş bireyler olarak yönetimin her icraatını neden onaylayalım?
Yaşamı hafife alarak, karton dosyalarda saklayarak günün birinde gönüllü sürgün olmayı neden düşünelim?
Doğup büyüdüğümüz topraklarda, ana yurdumuzda vatanımızda kendimizi neden yabancı gibi hissedelim?
Kamu kaynakları bilinçsizce harcanırken, referandum adeta bir seçim havasına sokulmuşken, olması gereken hizmetler başa kakılırken ne kadarının yararlı olduğunu neden sorgulamayalım?
Getirilen suyu, yapılanotoyolları, şehrin çok dışında kurulan şehir hastanelerini, dünyanın en büyük limanının yapılacak olmasını,binlerce kişilik statların inşa edileceği müjdesini, tüm bunlar için 42 katrilyon harcandığını (eski parayla konuşmak daha havalı ya!) bunların gerekli olup olmadığını, kaç kişiye istihdam sağladığını neden irdelemeyelim?
Aleyhte yazınca dövülenleri, lehte yazınca övülenleri neden görmezden gelelim?
Balıklama atladığımız bazı konularda aldığımız sonuçların neolduğunu, ne olacağını,  ne olması gerektiğini niye sormayalım?
Artık bir Türkiye klasiği haline gelen ve kimsenin kılını kıpırdatmadığı “kadına şiddet”konusunu yine, yeniden ve neden dile getirmeyelim?
Sokakta dayak, evde tekme, caddede tokat, baba evinde pompalı tüfek, hastanede kurşun, iş yerinde taciz, okulda tecavüzü neden normal sayalım?
Hele de iyi halden yırtmayı, pişmanlık yasasından faydalanmayı, “takım elbise giymişti, pişman görünüyordu, kravat takmıştı, ağlayarak konuştu” gibi sıradan gerekçelerle affedilerek yeniden sokaklara dönüp kaldığı yerden başladığı işi bitirenleri neden göz ardı edelim?
Yeniden başlığı dönersek; tüm bu sorulanların mantığı da lüzumu da yok mu sizce? Ya da HAYIR demenin anlam ve önemi nedir sizce?
Biz kadınlar HAYIR diyeceğiz ve HAYIRLI olmasını dileyeceğiz…
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87