SEN “İZMİR’’ DERSİN İKİ HECE,
BEN SAYGIYLA AYAĞA KALKARIM!..

 
Sosyoloji doçenti Oktay Gökdemir'den alıntı;
“8500 yıllık tarihi var yaşadığımız kentin.
Amazonlar’dan, Helen dünyasına, Roma’ya Bizans’a 
Selçuklu ve Osmanlı’ya ve en son da Cumhuriyet’e 
ulaşan uzun ve devasa bir yolculuk bu!
Denize açık bir körfez eşiğinde kurulduğu 
için kendini hep 'özgür' hissetmiş…
Tarih boyunca İyonya’nın beşiği, Roma’nın 'özgür', 
Bizans’ın 'imtiyazlı kent'i!..
Beylikler ve Osmanlının 'gavur’u, 
Venedik, Ceneviz ve Levantenler’in 
körfez etrafına serpilmiş 'gerdanlığı'…
Victor Hugo’nun 'prenses'i, 
Doğu Akdeniz’in 'incisi' ve 
nihayet Cumhuriyet’in 'Güzel İzmir'i!.. 
Kurulduğu dönemden itibaren merkezi otoritelerle 
her zaman sorunlu bir ilişki yaşayan, merkezin 
dayatmalarına direnen bir kent İzmir!
 'Denizi kız, kızı deniz kokan', farklı yaşam 
kodlarının tarih boyunca bir arada ve özgürce 
yaşadığı ve günümüzde Türkiye’nin nefes alınabilecek tek limanı! 
Tarih süresince İzmir’in siyasal tercihleri de coğrafyasında,
ikliminde ve sosyolojisinde taşıdığı bu çeşitlilikten 
dolayı hep değişimden yana ve statüko’ya karşı olmuştur...
(…)
Keza Kurtuluş Savaşımız’ın ilk kurşunun  sıkılmasıyla
İzmir; Cumhuriyet’e ve onun değerlerine kurulduğu 
günden beri sıkı sıkıya bağlı bir 'öncü' kenttir.
Türkiye’de  Milli Mücadele’yi, Kurtuluş Savaşı’nı caddesinde, 
sokağında, bulvarında, meydanında bu kadar içten 
yansıtan başka bir kent bulamazsınız!.. 
O nedenle İzmir -açık bir Kuvayı Milliye ve Cumhuriyet müzesidir.-
Evet, İzmir bir kale …
Peki neyin kalesi? 
Çağdaşlığın, modernliğin, özgürlüğün ve empatinin kalesi…
Yeni ve çağdaş  olan her şeye duyulan saygının 
dayanılmaz hafifliğinin kalesi… 
Her daim statükoya  karşı çıkanların kalesi!
Cumhuriyet’e ve onun kurucu Ata’sına ilelebet bağlılığın kalesi.
'Özgürlüğüme dokunma' diyenlerin, 
'ne olursan ol asla teslim olmam' diyenlerin kalesi…
Ve  sadece zeybek oynarken diz çökenlerin kalesi!..’’

***

Aydınlanmanın İzmir'i!..
Mustafa Kemâl Atatürk’ün kenti!..
11 Ekim 1925’de “Ben bütün İzmir ve İzmirleri severim. 
Güzel İzmir’in temiz kalpli insanlarının da beni sevdiklerinden
eminim” dediği...
1905’den 1938’e 17 kez gelip 152 gün geçirdiği  İzmir!
"Kemâlin Askerleri";
Gazeteci Hasan Tahsin'in,
Orgeneral Fahrettin Altay'ın, Yüzbaşı Şerafettin,Teğmen Akıncı,
Akşehirli Mehmet Çavuş, Antalyalı İbrahim Hakkı Çavuş, Nevşehirli Ahmet ve Seyit Ahmet, İzmirli Veyis,
Bombacı Ali Çavuş'un; "Vatan ve Namus"u İzmir!
Prof.Dr.Şadan Gökovalı’nın benzetimiyle
"Çocuğumuz Gibi" İzmir!
Bedri Rahmi’nin "Karabiber"i... 
"Edebiyatın Kaptanı" Attila İlhan’ın "941’de İzmir"i...
Turgut Uyar’ın "Hadi İzmir’e"si... 
Urlalı Necati Cumalı’nın ‘’İthaf’’ı...
Nahit Ulvi’nin "İzmir’in Kavakları".
Hâluk Işık’ın "9 Eylül"ü...
Alsancak, Lozan, Montrö, Hatay,
Kahramanlar'ı ile Milli Mücadele'nin İzmir'i...

***

"Sonra, 
9 Eylülde 
İzmir'e 
girdik 
ve 
Kayserili 
bir 
nefer 
yanan 
şehrin kızıltısı 
içinden gelip 
öfkeden, sevinçten, ümitten ağlıya ağlıya, 
Güneyden Kuzeye, 
Doğudan Batıya, 
Türk halkıyla 
beraber 
seyretti 
İzmir rıhtımından Akdeniz'i.."
Bugün canım İzmir yazmak istedi!
Kuvayı Milliye Destanı'ndaki Nâzım Baba'nın...
Kemâl'in Askerleri'nin...
Kadınıyla erkeğiyle "efe yürekli"lerin...
Dağlarında çiçeklerin açtığı...
Şairlerin İzmir’ini!
Kordon'da deryayı...
Dalgaları...
Martıları...
Tombul kıçlı körfez vapurlarını...
Seyredip...
Mavi türküler ve İzmir Marşı'nı söyleyerek!..
SEN “İZMİR’’ DERSİN İKİ HECE/
BEN SAYGIYLA AYAĞA KALKARIM!..



https://twitter.com/Atikopruluoglu
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87