VİCDANİ ve İNSANİ SORULAR…

Bu yazı gündeme bomba gibi düşen ve ayaküstü açıklanan TEOG üzerine kaleme alındı, daha doğrusu istikbalimizi daha iyi görebilmek için yazıldı! Önce LGS dediler, yani Liselere Geçiş Sınavı. Sonra bakan değişince caydılar adına OKS dediler, yani Orta Öğretim Kurumlar Sınavı. Sonra bakanı değiştirdiler ve reform yaptık deyip SBS yani Seviye Belirleme Sınavını getirdiler. Onu da sevmediler bu kez asıl büyük reforma dedikleri TEOG’a yani Temel Eğitimden Orta Öğretime Geçiş sınavını icat ettiler! Böylece 15 yılda milyarlar akıtarak, ülkenin geleceğini heba ederek, eğitimi yap-boz tahtasına çevirerek ilerlediler…

Gündeme ve olup bitene baktığımızda düşünmek ve yazmak için seçeneğimiz çok! Bir yanda önümüze konulanlar, diğer yanda burnumuza dayatılanlar, öbür yanda gözümüze sokulanlar, öte yanda seyrimize sunulanlar, beri yanda hayal bile edemeyeceğimiz ama şaşırmayacaklarımız var önümüzde!

Bu girizgâhı niye yaptım? Biraz dolambaçlı olacak ama anlatayım!

Büyüklerimizin aldığı kararlar hakkında yargıya varacak yetkinlikte olmadığımız için iyisi mi şu sıralar bu ülkede en çok ihtiyaç duyduğumuz şeyin huzur olduğunu söyleyerek söze başlayıp, bu konuyu yazının içine özellikle yerleştirelim. Aslında geldiğimiz noktada herkesin yüzünden düşen bin parçayken, tasa, kaygı, mutsuzluk kol geziyorken, her alanda ayrımcılık pompalanıp, kötülük cezasız kalırken yazı yazmanın da bir anlamı olmuyor.

Örneğin bu yönetim başa geldiğinde tutuklu- hükümlü sayısı 59 bin idi. Bugün 381 cezaevinde 229 bin 480 hükümlü ve tutuklu var. Bu sayı 46 ülkenin tek tek nüfusundan daha fazla ise gelin yüzünüze küçük bir gülümseme kondurun bakalım!

Banka borçlarından nefes alamayan üretici; “Kapımızdaki traktör, ağılımızdaki hayvan bizim değil, ikisi de bankanın” diyorsa! Eğitimli işsizlik oranında şampiyonluğu yakalamışsak! 200 kişinin alınacağı işyerinin kapısında on binler kuyrukta ise! 15 yılda 6 bakan, 5 kez sistem değiştiren ve eğitimi hallaç pamuğu gibi atanlar hala iş başında ise! Gelin huzur duyun bakalım!

Yüksek tonlu klişe ve yuvarlak laflar, hamaseti çok seven ve her daim kullanan yöneticiler, halkın gerçeklerinden uzak günü kurtaran demeçler hala pirim yapıyorsa; “Gittikçe artıyor yalnızlığımız” diyen Cahit Sıtkı’ya hak vermeyin bakalım!

15 yıllık iktidara, bu eğitim karmaşasında bizim çocuklarımız, sizin torunlarınız dünyadaki yaşıtlarıyla nasıl rekabet edecek? 2002 yılından beri rayına oturtamadığınız, sık sık değiştirdiğiniz, koltuğa oturttuğunuz her bakanınızın öncekini suçlayarak el attığı, çocukların kobay olarak kullanıldığı, getirilen her sistemi önce övüp sonra yerdiğiniz bu karmaşa daha ne kadar sürecek? Sorusunu sormayın bakalım!

Üzerinde şahsen ve siyaseten çok ağır bir yük olan siyasilerin gündemi sık sık değiştirmek, halkın kafasını karıştırmak için her konuya el atmaları bu ülkede artık doğal! Söylenenlere göre torunları büyüdüğü için konuya el atmaları ilginç! Ancak “ben derim olur” mantığıyla ela alınan TEOG’u kaldırma kararının, kaç uzman görüşü alınarak, üzerinde kaç yıl çalışılarak bu kadar ani ve hızla alındığını açıklamamak niye?

Özene bezene değil, giderayak alınan böylesi hesaplı kitaplı bir kararla eğitime hangi taşların döşendiğini gayet iyi biliyor, kaç ailenin bağışıklık sisteminin çöktüğüne, toplumun zora ve dara sokulmuş olmasına, gençlerin umutsuz bakışlarına hiç girmiyorum.

Zaten amacın milli eğitimden, evrensel eğitimden, çağdaş eğitimden uzaklaşmak olduğunu bilmeyen yok! Topluma hızla egemen olan zihniyeti duymayan yok! Bu tehlikeli iklimin yönetim katında hiçbir anlamı olmadığını görmeyen yok!

O halde tüm bunları ayrıntılarıyla, inceden inceye, yönetimin boş vermişliğini de fonda tutarak yazıp çizmenin bir anlamı var mı? Pek çok batı ülkesinde uluslararası kurum ve kuruluşların gözünün kulağının Türkiye üzerinde olduğunu, yanlışların düzeltilmesini görev kabul ettiklerini, yapılanların ülkemizin itibarını zedelediğini sık sık dile getirmenin bir anlamı var mı? Kendi ilgi alanlarına girmediği konularda ahkâm kesen, birbirinden pek öyle kolay vazgeçmeyen, olup biteni uzaktan seyreden yönetim erbabının payının katkısının olduğunu kabul eden var mı? Karışan kafaları normale döndürmek, yükselen tansiyonu düşürmek, biraz da geleceği yeşertmek için de olsa bazı pabuçların dama atılacağını duyan var mı?

Bu yazıyı bitirirken ve her biri kendi içinde çok düşündürücü ve bir hayli ürkütücü olan gelişmelere bakınca; inşallah yanılırım, yanlıştan kısa zamanda dönülür, toplumu rahatlatacak açıklamalar yapılır demenin dışında başka bir sonuç tümcesi gelmedi aklıma…

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87