BİR GÖZ ATALIM…

Utanç verici, usandırıcı, bıktıran, yetti be dedirten, isyan ettiren bir süreçten geçiyoruz. Daha doğrusu o sürece demir atmış bekliyoruz. İyilik yok, kötülük çok. İyi, güzel adına yaprak kımıldamazken kötülük almış başını, azmış başını gidiyor.

Tam bu da varmış deyip içimizi aydınlatan bir olay olurken, hemen gizli bir el uzanıp bu girişimi boğuyor, eziyor, yaşamasına- yeşermesine, büyüyüp gelişmesine, güçlenmesine izin vermiyor. Bunca olumsuz destek nerede, ne zaman, nasıl oluştu? Yürekler ne ara bu kadar karardı, ya da toplum böylesine nasıl ayrıştı? Anlamak zor!

Özetle korku, yılgınlık, boyun eğme, teslim olma ne ara bunca kök saldı? Yanıtlamak zor! Bir başka deyişle umuda kelepçe böylesine nasıl vuruldu? Dik duruş, gelecek beklentisi ne zamandan beri bu kadar tırpanlandı, halk ne zamandan beri böylesine sindirilip, duyarsızlaştırıldı. Cevap vermek zor!

Geniş kitleler hangi ara kapana kıstırıldı, nefes alıp vermek git gide zorlaştırılıp, insanlar kirli ve karanlık hava solumaya ne zaman mecbur edildi? Tüm bunlar nasıl,  ne zaman gerçekleşti? Anlatmak zor!

Yükselen çığlıklar ne zaman duyulacak? Elde kalan özgürlük kırıntılarını daha fazla yitirmemek, kaybetmemek için daha ne kadar zaman var? Süre vermek zor!

Pek çok kişi aklının bir karış havada olduğunu, daha doğrusu birkaç karış havada olduğunu söylerken, nasılsın sorusu havada yanıt beklerken, uzun süredir bu soruya ciddi ve inandırıcı cevaplar verilmezken şimdi sözü Suat Taşer’e bırakma zamanıdır;

“Gölgemizden korkar olduk.
Selam vermekten, aynadaki hayalimizden korkar olduk.
Gün biter, korku bitmez.
Bulutlar gelir gider, korku gelir gitmez”

Şimdi bu korkunun bitmesi, bu karabasanın sona ermesi, düşlerimize ve hayatımıza el atanların elini üzerimizden çekmesi için bir karış havada olan aklımızı yere indirme zamanı. Kurutulan derelerimiz için, kesilen ormanlarımız için, bitirilen yeşil alanlarımız için, kendi geleceğimiz için, çocuklarımız için üzerimize çöreklenen korkuyu atma zamanı.

Şimdi yıllardır bize dayatılan çok büyük, çok değerli, çok geniş, çok pahalı çok çok görkemli şeyler yerine daha uygun olanları isteme zamanı. Örneğin 1300 yataklı, 500 doktorlu, 52 ameliyathaneli, 380 milyon Avro bedelli, hasta garantili(!) hastaneler yerine, insanca karşılanıp uğurlanacağımız insan odaklı hastaneler zamanı.

Şimdi 15 yıl boyunca; siyasette, ekonomide, hukukta, eğitimde, ifade özgürlüğünde ne isteyip yapamadınız sorusunu sorma zamanı.

Ve şimdi her zamankinden daha çok hayata asılma, gerçekleri görme, Atatürk Cumhuriyetine ve onun sağladığı kazanımlara sahip çıkma zamanı…
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87