ERKEN BAŞKANLIK SEÇİMLERİ!..


Bir “baskın erken seçim” in ucu göründü...


Siz isterseniz buna, “HDP ve dahi MHP’yi de gömüp, 400 milletvekilini cebe atma hesapları” seçimi de diyebilirsiniz!.. Biliyorsunuz Saray, yıllardır “günlük anket” yaptırarak, stratejisini buna göre çiziyor...


Bu da şu demek oluyor: Saray ve çevresi, hızla gidilecek bir erken seçimde HDP’nin yüzde 10 barajının altında kalacağını ve 58 milletvekilinden 50’ye yakınının AKP’ye geçeceğini hesaplıyor... Ki, HDP’nin darmadağın hali, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun halihazırdaki içler acısı durumu, seçimlerin ne kadar güvenli, ne denli adaletli olacağı da hesaba katılırsa epey gerçekçi bir tahmin olarak görülebilir...


Çıtanın diğer ucunda yer alan MHP’de de hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı, Bahçeli’nin “sağ kolu” olarak adlandırılan Prof. Dr.Ümit Özdağ’ın istifası, daha da önemlisi, “olağanüstü kurultay” isteyerek ayrılması, yönetim için “sonun başlangıcı” olarak görünüyor... Şöyle ya da böyle, MHP’de liderlik el değiştirecek; ancak bu değişim erken genel seçim tarihinden önce gerçekleşecek mi?.. İşte bu çok zor! O takdirde MHP’nin de baraj altında kalma olasılığı bulunuyor... En büyük korku ise “hesap sorma!” Bu ne demek derseniz, şöyle:


-MHP yönetimini başarısız, Bahçeli’yi başarısız bulan tabanın önemli kısmı, seçimlerde sandığa gitmeyerek ya da AKP’ye kayarak hesap sorabilir, intikam alabilir!..


İşte Saray’da tüm bu gelişmeler, neredeyse milimetrik biçimde izleniyor, stratejiler bu durumlara göre güncelleniyor. Başkanlık rüyasına kavuşacağına giderek daha çok inanan Saray’daki muhterem de AKP yönetimi üzerindeki “seçim” baskısını artırıyor...


Başbakan Davutoğlu ve çevresi ise bir erken seçime sıcak bakmıyor. Deneyimli isimler, “ya hesap tutmazsa” kaygısı yaşıyor. “Evet, 7 Haziran seçimlerinden sonra yaşanan kaos ortamının iyi idare edilmesi, 1 Kasım sonuçlarını etkiledi. Ancak o tarihten bugüne, iyi giden hiç bir şey yok; Savaş olasılığı, terör, patlayan bombalar, şehitler, yüzbinlere varan göç... Ya halk tam tersi bir karar verirse”korkusu tüm AKP’li milletvekilleri arasında konuşuluyor... Bir daha aday gösterilmeme, seçilememe korkusu da cabası tabii!.. Ancak son tahlilde, Saray’ın baskısı karşısında AKP yönetiminin direnemeyeceği de öngörülüyor... “En büyük Türk büyüklerinin makam-güç hırsı sayesinde ne olacak halimiz”, bir cümleyle özetle derseniz, buyurun o zaman:


-Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete!..


Haa, bu arada “muhalefet ne durumda?” sorusuna yanıtım da hazır:


-Vallahi de, billahi de bilmiyorum!..

 


Ankara’da da hakimler var!..

 


Prusya kralı Büyük Frederik, Potsdam ormanlarında gezinirken bir tepeye rastlar. Yüksek, göz alıcı bir manzaraya sahip bu tepeyi çok beğenir ve oraya saray yaptırmaya karar verir. hemen satın almak ister. Ancak değirmenci Sans-Souci“Hayır” der, “değirmenim satılık değil!” Frederik, bedelinin çok üstünde fiyat teklif eder. Değirmenci yine “hayır” yanıtı verince kral öfkelenir:


-Sen benim Prusya Kralı olduğumu bilmiyor musun?


-Biliyorum, tabii ki biliyorum.. Peki, sen de benim bu değirmenin tapulu sahibi olduğumu biliyor musun?!.


Kral köpürür, “senin tapulu malın da olsa, rızan da olmasa ben burayı zorla alacağım. Bakalım o zaman ne yapacaksın” diye bağırır. Değirmenci başını kaldırır, atının üzerinde bütün ihtişamı ile durmakta olan Kral’a sükunetle baktıktan sonra, yüzyıllara yayılacak o ünlü yanıtını verir:


-Berlin’de hakimler var!..


Frederik bu yanıttan öylesine etkilenir ki, bu yel değirmeninin Prusya var oldukça korunmasını ister ve sarayını yandaki daha alçak bir tepenin üzerine yaptırır. Adını da koyar:


-Sans-Souci Sarayı!..

 
Dileyenler bugün dahi bu değirmen ve sarayı görebilirler...


Tam 271 yıl sonra, önceki akşam, bu kadar yıkıntının, baskının, yolsuzluğun, talanın, copun, biberin, gazın altında beli bükülmüş, karanlığın en koyusunda bir mum alevine dahi hasret kalmış bizler, pırlanta değerinde bir Anayasa Mahkemesi kararıyla ayağa kalktık... Yüreğimize akıttığımız sevinç gözyaşlarıyla eminim değirmenci Sans Souci’nin, 1745’te Kral’ın yüzüne söylediği o muhteşem cümlesini kendimize uyarlayarak haykırdık:


-Ankara’da hakimler var!..

                                       


Yandaşlık vallahi zor zanaat!..

 


Dün hem Saray’daki muhteremin, hem de Başbakan’ın doğum günüydü...


İkisi de 26 Şubat doğumlu. Yandaşların haline göz atarsak, gerçekten acıklı, kimi kutlayacaklarını şaşırmış vaziyette kalakalmışlar!..


Örneğin Şamil Tayyar isimli muhterem, Twitter’a Cumhurbaşkanı’nın fotoğrafını koyup, altına “Nice yıllar” notunu eklemiş. Başbakan’ından eser bile yok!.. Burhan Kuzu, hem nalına, hem mıhına misali ikisini de kutlamış ama “Başkanlık” anımsatması yaparak Saray notunu yükseltmeyi de ihmal etmemiş. Hilal Kaplan kızımız, “Happy Birthday President Erdoğan” diye İngilizce kutlamış, yanına da ait olduğu kesimin öfkeyle “Hıristiyan usulü” diye eleştirdiği pasta, yılbaşı külahı filan eklemiş. Davutoğlu yine yok hükmünde!..


Nerede çalıştığını çıkaramadığım Sevda Türküsev isimli hanım da Başbakan’ı tek cümleyle “iyi ki doğmuş iyi ki varsın” diye kutladıktan sonra, Cumhurbaşkanı’nı koca bir resminin altına “Milletin güneşi olmuş. Bu adam, adam adam” sözleriyle kutlamış..


-Demek ki varoluşları için bu kutlama mesajları meselesi de önemli yer tutuyor. Helali hoş olsun valla!!!


https://twitter.com/umit_zileli

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Misafir Avatar
mulger 8 yıl önce

ilerde 26 şubatlar kara günler olarak anilacaktır.ben her devrin itlerne itibar etmem

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87