Görevinizin ve İşinizin Gereğini Derhal Yapın!

Önceden kim, nasıl tanıyor bilmiyorum. Ben onu, 27 Şubat günü TBMM’nde, parmağını CHP milletvekili Şevki Kulkuloğlu’nun burnuna sokarken gördüm. Yukarıdan gırtlağına çökmüş, aşağıdan da tekme atmaya çalışıyordu. Ertesi gün Kulkuloğlu, “baldırında kas yırtılması ve kanama, burnunda yırtılma, ayağının üstüne basmama ve yürüyememe gibi semptom ve bulgularla 12 gün darp raporu aldı.

Adını anmak istemediğim aynı mahlûk, iki gün önce bir televizyon programının konuğuydu. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunurken yolsuzluk konusuyla ilgili yaptığı açıklamalar tüyleri bir kez daha diken diken etti.

Yapılan yolsuzluk soruşturmasıyla ‘insanların günah işleme özgürlüğüne müdahale edildiğini söylerken aynen şu ifadeleri kullandı;

“Allah, insana günah işleme özgürlüğü vermiştir. İnsana ‘günahsızlık’ talep etme hakkı vermemiştir. Af dileme hakkı vermiştir. Af dileme hakkıyla beraber günah işleme özgürlüğü vermiştir. Ve de bu günahın üzerinden insana bakmamıştır. Yargılama hakkı kendine aittir. Affedip etmeme kendine aittir. Ve Hazreti Peygamber günahları açan değil, örtücü olan bir rahmet geleneğinin mimarıdır.”

“17 Aralık darbe girişiminin hiç felsefi boyutu konuşulmadı, felsefi boyutu. Bu noktada Diyanet İşleri’ne ciddi anlamda görevler düşüyor. Yani insanların günahları üzerinden siyaseti çıkmaza düşürmek ya da insanların günah işleme özgürlüğünü elinden alacak şekilde bireylerin hayatlarına müdahale etmek anlayışı, düşünme biçimi, muhaberat devletinden öte bir anlayıştır.”

“İnsanların günah işleme özgürlüğüne müdahale ediyorsunuz. Günahı özendirmek değil, İnsanların eksiklikleri üzerinden siyasi darbe girişimi aracı olarak kullanmaya kalktığınızda aslında Allah’ın hududuna müdahale ediyorsunuz.”

“Bu, bireyin günah işleme özgürlüğüne ‘Hayır, sen günah işleyemezsin’ baskısıdır. Böyle bir rol kimsenin yok. Bu, Allah ile kul arasındaki bir ilişkiyi ya da iki insanın arasındaki birebir olan telefon görüşmelerini dinleyerek bunu bir darbe girişiminin aracı haline getirmek İslam hukukunun hiçbir yerinde yoktur. İnsani ve İslami noktada asla özgürlük anlayışıyla, hukuk anlayışıyla hiçbir karşılığı olmayan ve de hiç konuşmadığımız tarafıdır bu. Bunu, tabii ki ben siyasetçiyim, bu konuyu konuşması gereken felsefecilerdir, İslam hukukçularıdır ama maalesef bu ülkede hepsi susuyor, hepsi susuyor.”


Bu ifadelerin altına yorum yazmak istemiyorum, zira ağzımı bozabilirim...

Bu ülkenin ‘Başbakanlığına’ seslenmiyorum… İşe yaramayacağına zerrece şüphem yok...

Bu ülkenin tüm ‘Felsefeyle uğraşan, Düşünürlerine’ sesleniyorum…

Bu ülkenin tüm ‘İslam Hukukçularına’ sesleniyorum...

Bu ülkenin ‘Diyanet İşleri Başkanlığı’na sesleniyorum...

Bu ülkenin tüm ‘Psikiyatrlarına’ sesleniyorum…

GÖREVİNİZİN VE İŞİNİZİN GEREĞİNİ DERHAL YAPIN!



https://twitter.com/drtayfunbudak
https://www.facebook.com/tayfun.budak.790


Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87