UZUN İNCE BİR YOLUN VERDİĞİ UMUT…
 

Madem ülkeyi yönetenler tüm çıkış kapılarını kapatıyor. Madem siyasi irade iftira, tehdit, yalan, şantaj, kışkırtma, küçümseme, yok saymayı en iyi bildiği ve sık sık dolaşıma soktuğu yöntem olarak görüyor. Madem baskının bunca kesif, amansız ve de yoğun olduğu bir ülkede tüm sıralananlar sıklıkla yaşanıyor. Madem adalet, hukuk, savcı, yargıç, meclis, yasa, kontrol, denetim, anayasa tek bir kişiden soruluyor. O halde yapılacak şey nedir sorusunun yanıtı çok basittir…
 

Siyasetle cesareti yan yana getirmek! Elimizden hoyratça alınırken ardından baka kaldığımız, “gitme, kal” diyemediğimiz adaleti geri getirebilmek. Kitlelere yeniden ve yine umut vermek! Toplum olarak adalete her şeyden çok ihtiyacımız olduğu belli ve ortada iken, batılı ve doğulu çokbilmişlerin(!) söylediklerini çok da dikkate almamak! Hele de yargıya müdahale konusunda sicili dolu olanları, kendisini bu konuda tek hak sahibi sayanları görmezden gelmek!
 

Yol uzun, yolculuk zor olsa da bunun adı son dakika cesareti mi olur? Yetkili kurum ve kuruluşları hukuka davet etmek mi olur? Eşitsiz koşullarda bir mücadele mi olur? Herkes için adalet adına atılan yürekli bir adım mı olur? Yargının iktidara bağlandığı bir ülkede barışçıl bir protesto eylemi mi olur? Sadece yürünerek yapılan kavgasız, gürültüsüz yürümekle sınırlı “artık yeter” demek mi olur? Adı neyse ne! Yıllar önce rahmetli Demirel; “Yollar yürümekle aşınmaz” dememiş miydi? O halde uzun, ince ve engellerle dolu bir yolda tüm toplumu adalet platformunda buluşturup, çağdaş demokrasi anlayışında bütünleştirerek hadi yollara… 
 

İnanın ya da inanmayın insanların yürüyüşü ve havası değişti. Toplum artık daha umutlu,  her koldan yürüyüşe geçilmiş bile. Maçka’dan İzmir’e,  Bolu’dan Niğde’ye, Diyarbakır’dan Burdur’a hadi yollara…
 

Her ne kadar Erdoğan; “Yollarda yasal olarak yürümeniz şu anki hükümetimizin bir inceliğidir, bir lütfudur!” dese de! Her ne kadar Bakan Bozdağ; “Hak ve adalet, Ankara- İstanbul karayolunda aranmaz” dese de! Her ne kadar Binali Bey; “Bu sıcakta yürümeye lüzum yok,  hızlı trene binsin” dese de!Hüsamettin Cindoruk ne diyor?  “Yürüyen CHP değil, toplumun vicdanıdır.”
 

Söylenenler, içten mi, değil mi, alay mı, mesaj mı doğru mu, yanlış mı? Bilemiyorum. Bildiğim ve ortak kanı şu ki; adalet yürüyüşü, hukuka, özgürlüğe, demokrasiye her şeyden çok ihtiyacımız olduğunun altını çiziyor ve topluma yeni bir kapı aralıyor. Bu kapı, (pencere mi demeliydim?) demokratik hakları kullanarak alınacak olan bir viraj mıdır? Yoksa bizi oldum olası çekemeyen batıya ‘bakın biz de neler oluyor’ dersi vermek midir? Ülkemizin geleceğine umutla bakmak mıdır? Bize dayatılan loş ışıklara ve koyu gölgelere “alışmadık” demek midir? Adalete ‘bir ışık da sen yak’ diyerek yurdun dört köşesinde cezaevlerinde aylardır iddianame bekleyenlere yalnız değilsiniz, Hak, hukuk ve uygarlık çerçevesinde yanınızdayız demekmidir? Yoksa siyasi iradeye de bu hukuksuzluklara artık son verin çığlığı mıdır? Bu zor sorularınyanıtlarını beynimin kıvrımlarında gezinen tümcelerin sahiplerinden ödünç alarak paylaşıyorum!
 

Ne demiş A. Camus; “Arkamdan yürüme sana yolu göstermeyebilirim. Önümden yürüme, seni takip etmeyebilirim. Sadece yanımda yürü ve dostum ol”
 

Ve nokta milyonları güldüren Charlie Chaplin’den; “Yağmurda yürümeyi hep sevmişimdir. Böylece kimse ağladığımı göremez.”

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87